HAÇ - TDV İslâm Ansiklopedisi

HAÇ

Bölümler İçin Önizleme
  • 1/2Müellif: MAHMUT H. ŞAKİROĞLUBölüme Git
    Haç kelimesi Türkçe’ye Ermenice’den geçmiştir. Batı dillerinde haç karşılığı olarak Latince crux köküne dayanan cross (İng.), croix (Fr.) ve kreuz (Al...
  • 2/2Müellif: MUSTAFA YAYLABölüme Git
    İlk devir İslâmî reddiye (polemik) literatüründe haça gösterdikleri saygı sebebiyle hıristiyanlar eleştirilmekle birlikte bu eleştirilerin ağırlık nok...
1/2
HAÇ
Müellif: MAHMUT H. ŞAKİROĞLU
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1996
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/hac--salib#1
MAHMUT H. ŞAKİROĞLU, "HAÇ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/hac--salib#1 (28.11.2024).
Kopyalama metni

Haç kelimesi Türkçe’ye Ermenice’den geçmiştir. Batı dillerinde haç karşılığı olarak Latince crux köküne dayanan cross (İng.), croix (Fr.) ve kreuz (Alm.) kelimeleri kullanılır. Grekçe’si stavros olup Türkçe’ye istavroz biçiminde girmiştir. Grekçe’de stavros başlangıçta Homeros’un da kullandığı şekliyle “direk, sivri uçlu kazık, sırık” anlamına gelirken daha sonra haç karşılığında kullanılmıştır (Bauer, s. 764-765). Kelimenin İbrânîce’si talah, Arapça’sı salîb, Farsça’sı “dört çivi” anlamında çehâr mîhtır. Son terkip Türkçe’ye çarmıh olarak geçmiştir ki bu bir idam şeklidir (bk. ÇARMIH).

Tarih öncesi dönemlerden bugüne kadar başta Hıristiyanlık olmak üzere pek çok din ve öğretide geniş sembolik değeri bulunan haçın değişik şekilleri olup başlıcaları şunlardır: 1. Grek haçı (crux quadrata). Bu haçın kolları birbirine eşittir (+). 2. Latin haçı (crux immassa). Bu haçın alt kısmı uzundur (†). 3. Tau haçı (crux commissa). Bu haç “T” şeklinde olup buna “St. Antony haçı” da denilmektedir. 4. St. Andrew haçı (crux decussata). Birbirine çapraz iki koldan oluşmaktadır (×). 5. Kulplu haç (crux ansata). Bu haç Latin haçı şeklindedir, fakat üst kısım ovaldir (). 6. Gamalı haç (crux gammata). Grek haçı şeklinde olup kolları Grek alfabesindeki gama harfine benzemektedir (). 7. Malta haçı. Dört kolu eşit ve uçları çentiklidir (✠). 8. Lorraine haçı. Yatay iki veya üç kolu bulunan haçtır (). 9. Kelt haçı. Latin haçı biçimindedir, ancak kolların kesiştiği yer daire içinde bulunmaktadır (). 10. Peter haçı. Latin haçının ters şeklidir (). 11. Papalık haçı. Latin haçı biçiminde ise de üç adet yatay kolu vardır ().

Haç çeşitlerinin sembolize ettiği anlamlar şöyle özetlenebilir: Kolları birbirine eşit olan haç uzayın temel yönlerine doğru bir yayılımı veya açılımı ifade eder. Bu haç, Sumerler ve Asurlular’da göğü ve onun tanrısı Anu’yu sembolize etmekteydi. Grekler arasında Apollon’un asâsı zaman zaman haç şeklinde tasvir edilirdi. Bronz dönemine ait halklar arasında olduğu gibi Galyalılar’da da bu haça rastlanmaktadır. Ayrıca Orta Amerika, Meksika ve Peru’da rastlanan eşit kollu haç dört ana yönü göstermektedir. Çin’de ise eşit kollu haç yeryüzünü ifade eden bir kare içine çizilmektedir. Kulplu haç Mısır’da rastlanan haç şekli olup hiyeroglif yazısında ankh diye okunmakta ve “hayat” anlamına gelmektedir. Aynı zamanda “hayatın anahtarı” diye de adlandırılan bu haç motifi Eski Mısır’da tanrının, rahibin veya kralın eline tutuşturulmuş olarak tasvir edilmekte, hayatı ve yaşamayı sembolize etmektedir. “T” şeklindeki haç Grekçe’deki “T” harfine benzediği için “T (tau) haçı” olarak adlandırılır ve menşei Mısır’daki kulplu haça kadar çıkar. Gamalı haç, dört dik açı oluşturacak şekilde haç kollarına eklenen tâli hatlardan oluşmaktadır. Grekler arasında Kıbrıs, Rodos ve Atina’da, ayrıca İtalya’da rastlanmaktadır. Hindistan’da bu haç kollar sağa doğru ise swastika, sola doğru ise sauvastika adını alır. Budistler gamalı haçı Buda’nın ayak izleri üzerinde kullanırlar. Çin’e ve Japonya’ya Budizm ile birlikte girmiştir. Tang sülâlesinden İmparatoriçe Wu swastikanın güneş işareti olarak kullanılması için emir vermiştir. Hintliler’de swastika erkek prensibi ve tanrı Ganesa’yı, sauvastika ise dişi prensibi ve tanrıça Kâlî’yi temsil eder.

Haç motifi Mezopotamya’da milâttan önce 3000’lerden beri kullanılmıştır. Asurlular ve Sumerler’de dört eşit kollu haç Tanrı Anu’nun işareti, Mısır’da ise sonsuz hayatın sembolü idi. Asur Babilon kültür çevresinde hayat ağacını, Anadolu’da Hititler arasında sonsuzluğu sembolize etmek üzere kullanılıyordu. Bu haçın Bronz çağı Kafkasya’sından İrlanda’ya kadar yayıldığı bilinmektedir. Milâttan önce 4000’den beri Hindistan’da Mohenjo Daro’daki mühür ve kaplar üzerinde bol miktarda svastika motifi bulunmuştur. Bu motif Hinduizm’de her şeye hâkim olduğunu ifade etmek üzere Vişnu’nun sembolü olarak kullanılırdı. Budist gelenekte haç Buda’nın ayak izini sembolize eder. Haç Tibet’te prehistorik devirlerden beri ölümsüzlüğün sembolü olarak kullanılmış, Çin’de bolluk ve bereketin sembolü olmuştur. Grekler’de Dionysos ve Eleusis sır dinlerinin yeniden doğum ritlerinden sonra cemaate kabul edilen kişinin göğsüne bir haç konurdu; bu haç sonsuz mutluluğu, sevgiyi ve kudreti sembolize ederdi. Güney Amerika’da Peru’daki Chavin de Huanter Tapınağı’nın galerileri haç şeklinde inşa edilmiş, bu tapınağın duvarlarında, ayrıca Meksika’da Palenque’deki Maya kalıntılarında haç biçiminde şekiller bulunmuştur.

Hıristiyanlık’ta haç en önemli dinî-ikonografik şekil ve semboldür. Hıristiyan inancına göre çarmıha gerilmek suretiyle haçta can veren Hz. Îsâ, insanlığın aslî günahına kefâret olmak üzere kendini feda ettiği için haç onun kurban oluşunun sembolüdür. Bununla birlikte haçın bu sembolik yorumu Hıristiyanlığa yahudi zealotlardan geçmiş olmalıdır. Zira zealotlar arasında haç şehid oluşun sembolüydü. Îsâ, haçı kendisi ve İncil uğruna canını feda etmenin sembolü olarak değerlendirmiştir (Matta, 16/24-25; Markos, 8/34-35; Luka, 9/23-24). Bu fedakârlığın amacı insanlığın kurtuluşu olduğu için haç kurtuluşun da sembolüdür. Pavlus’a göre haç İncil’in özeti (Korintoslular’a I. Mektup, 1/17; Galatyalılar’a Mektup, 6/12), Tanrı ile insan arasında uzlaşma aracı (Koloseliler’e Mektup, 1/20) ve Îsâ ile birleşmenin mistik sembolüdür (Galatyalılar’a Mektup, 2/20; 5/24; Romalılar’a Mektup, 6/6).

Yeni Ahid içerisinde haç (stauros) kavramı sadece kullanılan materyale delâlet ederken Paul ile ortaya çıkmaya başlayan haç teolojisi kilise babaları tarafından geliştirildi. Irenaeus’a göre haç kozmik hakikatin gözle görünür halidir. Haç üzerinde idam edilmek suretiyle Îsâ kozmosu özetlemiştir. Lactantius’a göre Îsâ haç üzerinde kollarını açarak bu haliyle bütün insanları kucaklamıştır.

Tasvirî bir hıristiyan sembolü olarak haç motiflerine Roma katakomblarından itibaren rastlanır. Bu motif, İmparator I. Konstantinos tarafından bayraklar üzerine yerleştirilmiştir. Orta Bizans çağından itibaren bazı kiliseler haç biçiminde yapılmıştır. Haç üzerinde acı çeken Îsâ tasvirleri V. yüzyıldan önceye gitmez. Rönesans döneminde bu figür sanatçılar tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Hıristiyan geleneğine göre Îsâ’nın üzerinde gerilip idam edildiği asıl haç, İmparator I. Konstantinos’un annesi Helena tarafından 326’da Filistin’e yaptığı hac yolculuğu sırasında keşfedilmiştir. Ortaçağ’lara ait bir efsane olan “haçın bulunuşu” hikâyesine göre Îsâ’nın haçı Şît tarafından Eden bahçesinden alınmış ve nesilden nesile aktarılmış, nihayet Helena bu haçı Kudüs’te toprak içerisinde bulmuş, haçın yanında Îsâ’nın başına konulan yazılı levha ile çiviler de ele geçirilmiştir. Helena çivileri oğluna göndermiş, haç ve yazılı levha ise kutsal mekânında bırakılmıştır. 614’te Sâsânîler Kudüs’ü zaptettiklerinde, içinde haçın da bulunduğu kutsal emanetler başşehir Ktesiphon’a (Medâin) taşınmıştır. Kutsal emanetlerin yeniden Kudüs’e getirilmesi için Herakleios’un 629 yılında başlattığı sefer başarıyla sonuçlanmış ve haç yerine konmuştur. Bundan dolayı Haçlılar Herakleios’u ilk haçlı sayarlar.

Avrupalılar’a göre Haçlı seferlerinin ortaya çıkışının temel sebeplerinden biri Îsâ’nın haçını ele geçirmektir. Bu arzu seferlerde o kadar etkili olmuştur ki bu seferlere “haçlı seferleri” (expeditio crucis), XII. yüzyıldan itibaren savaşlara katılan gruplara da “haç ile işaretlenen” (crucesignati) adı verilmiştir. Bugün Batı’da Haçlılar karşılığında kullanılan “crusaders” ve “croisades” kelimeleri bu ikinci kelimeden türemiştir. Savaşlara katılan herkesin omuzuna özel bir merasimle kırmızı haç motifi dikilirdi.

Haça ait bazı parçaların Haçlı seferleriyle Batı âlemine getirildiği şeklinde yaygın bir inanç vardır. Orta ve Yeni çağlarda bu parçaların sayısı o kadar artmıştı ki Katolik kilisesi bunların mûcizevî olarak çoğaldığı doktrinini ilân etmişti. Bu haça ait olduğuna inanılan bazı parçalar günümüzde Roma’daki Santa Croce Bazilikası’nda sergilenmektedir.

Haçla ilgili olarak kilisece kabul edilmiş pek çok merasim vardır. Dinî tören sırasında yürüyüş kortejinde “crux gestatoria” denilen haçın piskoposların önü sıra taşınması yaygın bir âdettir.

Hıristiyan ikonografyasında haç Îsâ’nın hem ölümünü hem de mevcudiyetini ifade etmektedir. Kilisece kullanılan haç türlerinden “T” şeklindeki haç bir kazığa bağlanmış yılanı, yani kurbanla galebe çalınan ölümü sembolize etmektedir. Tek çaprazlı haç İncil haçıdır. Bu haçın dört kolu insan tabiatındaki bozulmuş dört unsuru, dünyanın her tarafından Mesîh’in cazibesine kapılıp gelen insanları, insan ruhunun faziletlerini ifade etmektedir. İki kollu haçta üstteki kol Pilatus’un “Nâsıralı Îsâ, yahudilerin kralı” tabelasını, alttaki ise Mesîh’in kollarını göstermektedir. Üç kollu haç kilise hiyerarşisinde bir semboldür ve papalık tacına, kardinal külâhına ve piskopos âyin başlığına tekabül etmektedir. XV. yüzyıldan itibaren sadece papa üç kollu haç taşıyabilmektedir. İki kollu haç kardinale ve başpiskoposa, tek kollu haç ise piskoposa aittir.

VI. yüzyılda Büyük Gregory, haçın Helena tarafından bulunuşunu kutlamak üzere “haçın bulunuşu” bayramını tesis etmiştir. Roma Katolik Kilisesi’nce 3 Mayıs’ta kutlanan bu bayram IX. yüzyılda Katolik takvimine eklenmişse de 1960’ta Papa XXIII. Johannes tarafından kilise takviminden çıkarılmıştır. Bir diğer önemli haç bayramı, sihirbazların (Matta, 2) Îsâ’yı ziyarete gelmelerini kutlamak amacıyla 6 Ocak’ta yapılan “haçın suya atılması” veya Epiphani’dir. Doğu kiliselerinde aynı tarihte Mesîh’in vaftizi de kutlanmaktadır. Bu bayramın 325’ten beri kutlandığı bilinmektedir. Doğu kiliseleri için haçla ilgili bir başka önemli bayram Eylülün 14’ünde kutlanan “kutsal haç günü”dür. 335’ten itibaren kutlanmaya başlandığı anlaşılan bu bayram VII. yüzyılda Batı’ya geçmiştir.

Bayramların dışında Kudüs’te hac vaktinde Îsâ’nın çarmıha gerildiğine inanılan mekânlar dolaşılır. Ayrıca çeşitli kiliselerde haç parçalarına ait olduğu kabul edilen kutsal emanetleri ziyaret etme geleneği de oldukça yaygındır.

Duadan sonra haç çıkarma âdetinin ilk defa ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemektedir. Haç çıkarma işlemi özellikle günahlara tövbe ritinden sonra yerine getirilir. Katolikler haç çıkarırken ellerini önce alın kısmına, ardından göğüs ve daha sonra da sol ve sağ omuzlar hizasına koyarken Ortodokslar önce alın kısmına, sonra sırayla sağ ve sol omuz üzerine getirirler. Protestanlar haç çıkarmaz; Lutherci Protestanlar ise yalnızca toplu kutlamalarda haç çıkarır.

Kur’ân-ı Kerîm’de salîb kelimesi geçmemekle birlikte “asmak, çarmıha germek suretiyle idam etmek” anlamındaki salb kökünden türemiş değişik sîgalar yer almaktadır (bk. en-Nisâ 4/157; el-Mâide 5/33; Yûsuf 12/41; el-A‘râf 7/124; Tâhâ 20/71; eş-Şuarâ 26/49). Kur’an’ın bildirdiğine göre yahudiler Hz. Îsâ’yı ne öldürmüşler ne de asmışlardır (en-Nisâ 4/157). Salîb kelimesi hadislerde kıyamet tasvirlerinde geçmektedir. Ebû Saîd el-Hudrî’nin rivayetine göre kıyamet günü, “Herkes taptığının peşine düşsün” denilecek, salîb ehli de salîblerinin ardınca cehenneme gidecektir (Buhârî, “Tevḥîd”, 24).

Hıristiyanların haça aşırı saygı göstermeleri, ibadetlerini bir haç önünde yapmaları, müslümanlar nazarında haçın hıristiyanlarca put telakki edildiği kanaatine yol açmış ve onların haça taptıkları düşünülmüştür.


BİBLİYOGRAFYA

Buhârî, “Tevḥîd”, 24.

R. Guénon, Le Symbolisme de la Croix, Paris 1931.

G. Jobes, Dictionary of Mythology, Folklore and Symbols, New York 1962, I, 385-388.

J. R-Smith, What were the Crusades?, London 1977.

W. Bauer, A Greek-English Lexicon of the New Testament, London 1979.

J. Chevalier – A. Gheerbrant, Dictionnaire des symboles, Paris 1988, s. 318-326.

S. Runciman, The First Crusade, New York 1992.

H. Biedermann, Dictionary of Symbolism, New York 1992, s. 81-83.

M. Eliade, Patterns in Comparative Religion, London 1993.

A. J. Wensinck, “Salîb”, , X, 126-127.

a.mlf. – [D. Thomas], “Ṣalīb”, , VIII, 1014.

J. Ries, “Cross”, , IV, 155-166.

K. Mysliwiec, “Egyptian Iconography”, a.e., VII, 31-36.

L. Kramrisch, “Hindu Iconography”, a.e., VII, 40-44.

J. W. Cook, “Christian Iconography”, a.e., VII, 57-64.

N. Spence, “Cross”, , IV, 324-330.

E. Cavalcanti v.dğr., “Croce”, Enciclopedia dell’Arte Medievale, V (1994), s. 529-558.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 522-524 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
2/2
Müellif: MUSTAFA YAYLA
HAÇ
Müellif: MUSTAFA YAYLA
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1996
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/hac--salib#2
MUSTAFA YAYLA, "HAÇ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/hac--salib#2 (28.11.2024).
Kopyalama metni

İlk devir İslâmî reddiye (polemik) literatüründe haça gösterdikleri saygı sebebiyle hıristiyanlar eleştirilmekle birlikte bu eleştirilerin ağırlık noktasını Hıristiyanlığın teslîs ilkesiyle Hz. Îsâ’nın ulûhiyyeti meselesi teşkil eder. Haçla yahut Hz. Îsâ’nın ölümüyle ilgili konular ise ikinci derecede ele alınmıştır. Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilmesi konusundaki doktriner inanç hıristiyan ilâhiyatında çok önemli bir yere sahiptir. Buna karşılık Kur’ân-ı Kerîm’de hıristiyanların bilgisinin bir zan ve tahminden ibaret olduğu, çarmıha gerilerek öldürülen kişinin Hz. Îsâ olmadığı, fakat onlara öyle gösterildiği ifade edilmiş (en-Nisâ 4/157), İslâmî literatürdeki açıklama ve reddiyeler de bu paralelde gelişmiştir. Hıristiyanların, Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilme olayının bir alâmeti ve hâtırası olarak görüp kutsal saydıkları haça karşı müslümanların tepkisi, dinî bir sembole tepkiden ziyade bu yanlış bilgi ve inancın eleştirisi anlamını taşır. Öte yandan haça saygı gösterilmesi İslâm toplumunda bir putperestlik davranışı gibi algılanmış ve bu sebeple haçın sembolize ettiği inancı kabul anlamına gelecek davranışlardan müslümanları uzak tutma konusunda büyük hassasiyet gösterilmiştir. Hz. Peygamber’in, “Bir topluma benzeyen kimse onlardan sayılır” (, II, 50; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 4) meâlindeki hadisine dayanılarak gayri müslimlerin inançlarının ifadesi olan kıyafet ve sembollerin kullanılması müslümanlara yasaklanmıştır. Bundan dolayı haç takılması haram kabul edilmiş, elbise, para, yüzük vb. şeylerde haç resminin yer alması en azından mekruh sayılmıştır (İbn Kudâme, I, 628). Ayrıca haçla ve üzerinde haç resmi bulunan maddelerle ilgili üretim, dağıtım, satım vb. işlemler içki, domuz eti gibi İslâm’a göre haram olan eşya ya da mal bağlamında değerlendirilmiştir (, XII, 88-89, 91).

Hz. Peygamber zamanında hıristiyanlarla olan ilişkilerde geniş bir müsamahanın varlığı müşahede edilmektedir. Hâlid b. Velîd tarafından Resûl-i Ekrem’in huzuruna esir olarak getirilen Dûmetülcendel hâkimi Ükeydir b. Abdülmelik’in boynunda bir haç vardı (Vâkıdî, III, 1030). Yine Hz. Peygamber zamanında gayri müslimlerle yapılan anlaşmalarda hıristiyanların İslâm toplumunda haçlarını açıkça taşımaları hususunda herhangi bir sınırlama yer almadığı gibi, Necran hıristiyanlarıyla yapılan anlaşmada da hıristiyanların haçları ve tasvirleri koruma altına alınmıştır.

Hz. Ebû Bekir döneminden başlamak üzere hıristiyan toplulukları ile yapılan anlaşmalarda onların bayram günlerinde haç çıkarabilecekleri hükmü yer alır. Hz. Ömer tarafından Kudüs halkına verilen emanda hıristiyanlara haçlarının korunacağı bildirilmiştir. Onun zamanında gerçekleştirilen fetihlerin ardından müslümanlarla hıristiyanların yoğun olarak birlikte yaşadıkları merkezlerde, özellikle bayram vb. kutlamalar sırasında hıristiyanların haç dolaştırmalarına sınırlamalar getirildiği bilinmektedir. Daha sonra da zaman zaman görülen ve dinî olmaktan çok içtimaî, siyasî ve idarî birtakım sebeplere dayanan bu tür düzenlemeler genellikle büyük merkezlerde uygulanmıştır. Öte yandan hıristiyanların kendi mâbedlerinde haç bulundurmalarına ve müstakil olarak yaşadıkları yerleşim merkezlerinde haç taşımalarına izin verilmiştir. Hatta Fâtımî Halifesi Hâkim-Biemrillâh zamanında olduğu gibi bazı dönemlerde diğer dinî gruplardan ve özellikle müslümanlardan ayırt edilmeleri için geleneksel kıyafetlerini korumaları yanında boyunlarında haç taşımaları da istenmiştir.

Klasik dönem İslâm toplumlarında gayri müslimlerden, dinî kimliklerini gösteren geleneksel kıyafetlerini koruyarak müslümanlara benzememelerinin istenmesi ve onlarla bir arada yaşarken uymaları gerekli görülen birtakım hususlar, sadece müslüman toplumlarında değil Ortaçağ toplum anlayışında hâkim olan içtimaî telakkilerden ve pratik faydalardan kaynaklanmıştır. Günümüzde inanç, ibadet ve âyinler yanında çeşitli din mensuplarının kullandıkları kıyafet ve semboller, temel insan haklarının sağladığı din ve vicdan hürriyeti çerçevesinde ele alınmakla birlikte, bu hürriyetin kullanımı sırasında her ülkede kamu düzeni ve genel ahlâkla bağlantılı olarak çeşitli kısıtlamalara gidilebilmektedir (ayrıca bk. GAYRİ MÜSLİM).


BİBLİYOGRAFYA

, II, 50; VI, 140.

Buhârî, “Tevḥîd”, 23, “Meẓâlim”, 31, “Büyûʿ”, 102, “Enbiyâʾ”, 49.

Müslim, “Îmân”, 242, 243.

İbn Mâce, “Fiten”, 33.

Ebû Dâvûd, “Libâs”, 4, “Melâḥim”, 14.

Tirmizî, “Fiten”, 54.

Ebû Yûsuf, el-Ḫarâc, Kahire 1977, s. 137 vd.

, III, 1030.

, s. 75, 76.

, I, 628.

Kurtubî, el-İʿlâm (nşr. Ahmed Hicâzî es-Sekkā), Kahire 1980, IV, 410, 431, 415, 416.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Aḥkâmü ehli’ẕ-ẕimme (nşr. Subhî es-Sâlih), Beyrut 1983, II, 719.

İbn Müflih el-Makdisî, el-Âdâbü’ş-şerʿiyye ve’l-mineḥu’l-merʿiyye, Kahire 1987, III, 504.

, II, 113, 118.

, I, 648; VI, 391-392.

A. S. Tritton, The Caliphs and Their Non-Muslim Subjects, London 1930, s. 5, 6 vd., 115-116, 118, 120, 124-125.

, III, 1665.

L. W. Barnard, The Graeco-Roman and Oriental Background of the Iconoclastic Controversy, Leiden 1974, s. 14 vd.

Mustafa Fayda, Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, İstanbul 1989, s. 129-130, 139, 146, 173.

Mehmet Aydın, Müslümanların Hıristiyanlığa Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, Konya 1989, s. 16, 168.

S. H. Griffith, “Faith and Reason in Christian Kalām: Theodore Abū Qurrah on Discerning the True Religion”, Christian Arabic Apologetics during the Abbasid Period: 750-1258 (ed. Samir Khalil Samir – Jorgen S. Nielsen), Leiden 1994, s. 4.

M. N. Swanson, “The Cross of Christ in the Earliest Arabic Melkite Apologies”, a.e., s. 117-118.

Levent Öztürk, İslâm Toplumunda Birarada Yaşama Tecrübesi, İstanbul 1995, s. 125, 129 vd.

Habîb Zeyyât, “Simâtü’n-Naṣârâ ve’l-Yehûd fi’l-İslâm: eṣ-ṣalîb ve’z-zünnâr ve’l-imâme ve’l-ġıyâr”, el-Meşriḳ, XLIII, Beyrut 1949, s. 195.

S. H. Nasr, “The Islamic View of Christianity”, Christianity Through Non-Christian Eyes (ed. Paul J. Griffiths), New York 1992, s. 128.

A. J. Wensinck – [D. Thomas], “al-Ṣalīb”, , VIII, 980.

“Taṣlîb”, , XII, 88-89, 91.

M. Akif Aydın, “Din [Gayri Müslimler]”, , IX, 326, 327.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 524-525 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER