https://islamansiklopedisi.org.tr/zerka-mustafa-ahmed
Halep’te doğdu. Devlet lisesindeki öğreniminin ardından bakalorya imtihanına girebilmek için yirmi üç yaşını doldurmuş olma şartı sebebiyle yaşını büyütmek zorunda kaldığından resmî kayıtlarda doğum yılı 1904’tür. Dedesi Muhammed ve babası Ahmed ez-Zerkā’nın ilmî şahsiyetleriyle tanındığı bir aileye mensuptur. İlk öğrenimine, başında dönemin meşhur hâfız ve kıraat âlimlerinden Muhammed el-Haccâr’ın bulunduğu Kur’an mektebinde başladı, burada hâfızlığını tamamladı. Daha sonra Halep’teki Fransız mektebine kaydedildi. I. Dünya Savaşı yıllarında okullar kışlaya çevrilince eğitim ve öğretim durma noktasına geldi. Ardından Suriye, Fransız işgaline uğradı. İşgalden sonra Halep Valisi Mer‘î Paşa’nın gayretleriyle şer‘î ilimlerin öğretimi için tarihî Hüsreviyye Medresesi faaliyete geçirildi ve Zerkā bu okula kaydoldu. Öğretim süresi altı yıl olan lise seviyesindeki medresenin müfredatına matematik, coğrafya, tarih ve sağlık bilgisi gibi dersler dahil edildi. Ancak okul devlet tarafından resmen tanınmadığı için mezunları sadece vakıflarda ve mescidlerde görev alabiliyordu. Zerkā bunun yanında babasının fıkıh ve hadis derslerine devam etti, bu arada özel Fransızca dersleri aldı; arkadaşı Muhammed Ma‘rûf ed-Devâlîbî ile birlikte Halep’teki genel liseye kaydını yaptırdı. Ayrıca tarih ve Arap edebiyatına dair özel ders gördü. On birinci yılın sonunda yapılan imtihanda okul birincisi oldu. Bu başarısından dolayı Halep Maarif Müdürlüğü tarafından kendisine o dönemde Halep’e bağlı Antakya’daki lisede Arap edebiyatı öğretmenliği (müderrislik) teklif edildi. Ancak Zerkā öğrenime devam etme düşüncesiyle bu görevi kabul etmedi; lisenin matematik bilimleri ve felsefe kolu şeklinde planlanmış olan son yılını (on ikinci yıl) Şam’da okuyarak (1929) buradan da birincilikle mezun oldu. Daha sonra Suriye Üniversitesi Hukuk ve Edebiyat fakültelerine kaydını yaptırdı ve 1933’te her iki fakülteyi de birincilikle bitirdi. Hanefî fıkhı ile Mecelle’nin küllî kaideleri şerhini babasından okuyan Zerkā hadis ve sîret dersleri aldığı Râgıb et-Tabbâh; akaid, tefsir ve belâgat dersleri aldığı Muhammed el-Hanîfî’yi en çok etkilendiği hocaları arasında sayar. Bunun yanı sıra İbn Akīl’in el-Elfiyye şerhini Muhammed b. Mustafa el-Hudarî’nin hâşiyesiyle birlikte okuduğu muhaddis, fakih, usulcü ve dilci Ahmed el-Mektebî; nahiv dersleri aldığı Halep fetva emini Ahmed el-Kürdî ile Îsâ el-Beyânûnî; fıkıh ve hadis okuduğu İbrâhim es-Silkînî; tefsir dersleri aldığı Ahmed eş-Şemmâ‘; nahiv, belâgat ve diğer alet ilimleriyle ilgili dersler aldığı Muhammed en-Nâşid; el-Âcurrûmiyye’nin Hasan b. Ali el-Kefrâvî şerhini okuduğu Mahmûd b. Saîd es-Senkerî de önde gelen hocalarındandır.
Üniversiteden mezun olduktan sonra Halep’teki millî ve karma (Fransız) mahkemelerde on yıl kadar avukatlık yaptı. Bu arada babasının vefatı üzerine (1938) Halep Ulucamii (el-Câmiu’l-kebîr) ve Hayr Camii’nde, Şâbâniyye ve Hüsreviyye medreselerinde ders vermeye başladı. Reformcu bir kişiliğe sahip olan Halep Şer‘î Mahkeme Kadısı Muhammed el-Ahdelî’nin aynı yıl Halep Evkaf müdürlüğüne getirilmesiyle bu kuruma bağlı okulların ıslahı projesini hazırlayacak heyette yer aldıysa da bu proje sonuçsuz kaldı. 1944’te emekli olduğu Suriye Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 1966 yılına kadar medenî hukuk ve İslâm hukuku öğretim üyeliğinin yanı sıra bölüm başkanlığı yaptı. 1947’de I. Fuâd Üniversitesi (Kahire Üniversitesi) Hukuk Fakültesi’nden İslâm hukuku diploması aldı. Suriye Üniversitesi Şeriat ve Edebiyat fakültelerinde çeşitli konferanslar ve dersler verdi. Arap Birliği’ne (Câmiatü’d-düveli’l-Arabiyye) bağlı Ma‘hedü’d-dirâsâti’l-Arabiyyeti’l-âliye’de de Suriye Medenî Kanunu ile ilgili bir dizi konferans verdi. 1954’te yapılan parlamento seçimlerinde, özellikle ülkenin Fransız işgalinden kurtarılması için mücadele eden el-Kütletü’l-vataniyye saflarından Halep milletvekili seçildi. Bu arada üniversitedeki görevini de sürdürdü. 1956’da Adalet ve Evkaf bakanlıklarına getirildi. İç karışıklıklar ve ihtilâller yüzünden bu görevlerde bir yıldan az bir zaman kalabildi. 5 Şubat 1958 tarihinde Mısır ve Suriye’nin birleşmesi kararının ardından hazırlanması planlanan ortak el-Ahvâlü’ş-şahsiyye Kanunu Hazırlama Komisyonu’na başkanlık etti ve tasarı iki yıllık bir sürede tamamlandı. Ancak bu çalışma, Suriye’de gerçekleştirilen yeni bir askerî darbe ile 29 Eylül 1961 tarihinde Mısır-Suriye birliğinin bozulması sonucu neticesiz kaldı. Darbenin ardından tekrar anayasal düzene geçildiğinde yapılan seçimlerde Halep milletvekili olarak parlamentoya girdi. 20 Aralık 1961’de başbakanlık görevine tayin edilen Muhammed Ma‘rûf ed-Devâlîbî’nin kabinesinde ikinci defa Adalet ve Evkaf bakanlıklarını üstlendi. 28 Mart 1962’de Abdülkerîm en-Nihlâvî liderliğinde yapılan askerî darbeden sonra siyasî hayattan çekildi, kendini öğretime ve ilmî çalışmalara verdi.
Temmuz 1951’de Paris’te Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen İslâm Hukuk Haftası Kongresi’nde alınan tavsiye kararına bağlı olarak Muhammed Ma‘rûf ed-Devâlîbî, Mustafa es-Sibâî ve Muhammed Mübârek ile birlikte Zerkā başlangıçta Mevsûʿatü Cemâl ʿAbdinnâṣır adıyla çıkan, daha sonra Mevsûʿatü’l-Fıḳhi’l-İslâmî adıyla yayımına devam eden ansiklopedinin hazırlanmasında öncülük edenler arasında yer aldı. Ansiklopedi çalışmalarına kolaylık sağlaması amacıyla, mukayeseli fıkhın önemli kaynaklarından olan Zâhirî fukahasından İbn Hazm’ın el-Muḥallâ’sı esas alınıp hazırlanan Muʿcemü fıḳhi İbn Ḥazm ve’d-delîl li-mevṭıni’l-musṭalaḥâti’l-fıḳhiyye adlı fıkıh sözlüğü bu çalışmanın ürünüdür. 1958’de Mısır ve Suriye’nin birliği kararının ardından Mısır Evkaf Bakanlığı’nın talebiyle Ali el-Hafîf ve Muhammed Ebû Zehre de bu projeye katıldı (1961). Ancak Suriye ile Mısır arasındaki bazı siyasal problemler yüzünden proje askıya alındı. Bu defa benzer bir faaliyet 1966 yılında Küveyt Evkaf Bakanlığı tarafından başlatıldı ve projenin başına Zerkā getirildi. Daha önceki ansiklopedi çalışmasında yapıldığı gibi İbn Kudâme’nin el-Muġnî adlı eseri temel alınarak yeni bir fıkıh sözlüğü hazırlandı. Bu çalışma da 1971’de Evkaf bakanının değişmesiyle askıya alınınca Zerkā, o yıllarda kurulan Ürdün Üniversitesi Şeriat Fakültesi’ndeki öğretim üyeliği teklifini (1971) kabul ederek Küveyt’ten ayrıldı ve 1989 yılına kadar bu üniversitede çalıştı. Küveyt Evkaf bakanının değişmesi üzerine yeniden ansiklopedi çalışmasını yürütmesi önerisine olumsuz cevap verdi. 1975’te Arap Birliği Genel Sekreterliği Hukuk Şubesi tarafından bütün Arap ülkeleri için ortak bir medenî kanunun hazırlanması kararı gereğince oluşturulan komisyonlarda aktif rol aldı. Bölge ülkelerinde İslâm hukuku ve mer‘î hukuk alanındaki komisyon ve hazırlık çalışmalarının birçoğunda bulundu, çeşitli üniversitelerin ilâhiyat programı geliştirme çalışmalarına katıldı. Bunun yanında 1978’de merkezi Mekke’de bulunan Râbıtatü’l-âlemi’l-İslâmî’de ve 1983’te İslâm Konferansı Teşkilâtı’na bağlı olarak Cidde’de kurulan iki fıkıh akademisinde üyelik yaptı, birçok tebliğ sundu. Zerkā, el-Medḫal ilâ naẓariyyeti’l-iltizâm fi’l-fıḳhi’l-İslâmî adlı çalışmasıyla 1980 yılında Uluslararası Kral Faysal İslâm Araştırmaları ödülünü kazandı. Kendisine bir diğer ödül de İslâm Kalkınma Bankası tarafından verildi. İslâm hukuku alanında kırk yıl boyunca verdiği dersler, yazdığı kitaplar ve makaleler, sunduğu tebliğler ve yetiştirdiği binlerce talebeyle bereketli bir ömür geçiren Zerkā 3 Temmuz 1999’da Riyad’da vefat etti.
Bazı Fıkhî Görüşleri. Mustafa Ahmed ez-Zerkā, İslâm’ın fert ve cemiyeti ıslah için birbiriyle bağlantılı üç ana hedefinin bulunduğu tesbitinden sonra bunlardan birincisinin insan aklını taklit ve hurafe esaretinden kurtaran iman, ikincisinin ferdi ruh ve ahlâk yönünden ıslah eden ibadet ve ihsan duyarlılığı, üçüncüsünün de toplumun ıslahını hedefleyen hukuk nizamı olduğunu ifade eder (el-Fıḳhü’l-İslâmî, I, 31). Zerkā, fıkhın bütün zamanların ve mekânların ihtiyacını karşılayabilecek dinamik bir yapıya sahip bulunduğu görüşünü, onun iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’in nâdir hükümler dışında ayrıntıya girmeyip evrensel nitelik arzeden genel ilkeler koyması, ayrıntıları zaman ve mekânın ihtiyaçlarına göre ictihada terketmesiyle temellendirir (a.g.e., I, 32). İctihad İslâm dininin ruhu ve fıkhın hayat kaynağıdır (el-Câmiʿatü’l-İslâmiyye, sy. 22 [1409/1989], s. 149-151). Ancak ona göre bugün fıkhın gelişiminde büyük rol oynamış olan ferdî ictihad yerine kurumsal anlamda şûra ictihadına (el-ictihâdü’l-cemâî) ağırlık vermek gerekir (a.g.e., s. 157). Dinî duyarlılığı da (takvâ) ictihadın şartları arasında sayar (a.g.e., s. 160). Kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplarda öncelikle, klasik fıkıh mirasında ikna edici cevap bulması halinde onunla yetinmekle beraber mezhep taassubundan uzak durmuş, kendisini Hanefî mezhebine mensup saymakla birlikte ihtiyaca cevap verebilecek diğer mezhep görüşlerinden de yararlanmıştır. Mezhepler içinde bu yolda bir görüş bulamadığında yeni ictihadlarıyla meseleyi çözmeye çalışmıştır. Mısır ve Suriye’nin birleştiği dönemde başkanlığını yaptığı el-Ahvâlü’ş-şahsiyye Kanunu Komisyonu tarafından hazırlanan taslak onun bu yaklaşımının iyi bir örneğidir.
İlke olarak sigortanın câiz olduğu görüşüyle şöhret bulan Zerkā, döneminde etkileri bugüne de ulaşan verimli bir ilmî tartışma başlatmıştır. Ona göre sünnetle tesbit edilen mîkāt yerleri o dönemde Arap yarımadasının doğu, kuzey ve güney tarafından kara yoluyla hac ve umreye gelenler içindir. Hz. Peygamber, o günlerde diğer yönlerden Mekke’ye gelenlerin bulunmaması sebebiyle farklı cihetlere göre bütün mîkāt yerlerini belirlememiş, konuyu ictihada bırakmıştır. Nitekim Hz. Ömer, Irak’ın fethinden sonra Iraklılar ve doğudan gelenler için Zâtüırk’ı mîkāt yeri tayin etmiştir. O dönemde belirlenmiş olan mîkāt yerlerinin hava yoluyla gelenler için de bir geçerliliği yoktur. Bundan dolayı hava yoluyla gelenlerin uçağa binecekleri hava meydanında ya da uçakta iken ihrama girmeleri gerekmez. Uçağın mîkāt yerlerinden veya Harem’den geçmesi durumu değiştirmez. Bu yolcular, uçakları mîkāt yerleri dışında bir bölgeye indiği takdirde ihrama girecekleri yer kara yoluyla gidecekleri yol üstündeki mîkāt yeridir. Bu mîkāt yerlerinin herhangi birinden geçmeyeceklerse ona paralel giriş yerlerinde ihrama girerler. Eğer uçak Harem bölgesine inerse yolcular ora halkından biri gibi hareket eder ve onların girdiği yerde ihrama girer. Günümüzde uçakların indiği Uluslararası Cidde Havalimanı mîkāt yerleri içindedir ve buraya inen bir yolcunun ihrama gireceği yer de burasıdır. İleride hava limanının Mekke’ye taşınması halinde oraya hava yoluyla gelenler Mekkeliler’in ihrama girdiği yerde ihrama girerler (el-ʿAḳl ve’l-fıḳh, s. 99-118).
Zerkā, kutup bölgelerine yakın yerlerde namaz ve oruç vakitlerinin tayini konusunda Fıkıh Akademisi’nin 1982 yılındaki toplantısında aldığı karara itiraz ederek iki farklı yöntem önermiştir. Birincisi, bu ülkelerdeki namaz ve oruç vakitlerinin Hicaz bölgesindeki yazın veya kışın en uzun gece ve en uzun gündüz esas alınarak belirlenmesidir. İkinci yönteme göre müslümanların namaz ve oruç vakitlerini belirleyip uyguladıkları buraya en yakın bölgeler esas alınır; bu bölgelerdeki gece ve gündüzün en üst sınırı kutuplar için gece ve gündüzün başlangıcı kabul edilir. Meselâ bu yerlerde gündüz için belirlenen en uzun süre geçmiş olduğunda kutuplara yakın yerde yaşayanlar da oruçlarını açarlar. Namaz vakitleri de bu yönteme göre belirlenir (a.g.e., s. 119-126). Fıtır sadakasının aynî olarak verilmesi gerektiğini savunan üç mezhebe karşı Zerkā, bedelinin ödenebileceğini söyleyen Hanefîler’in görüşünü öne çıkarır ve daha isabetli bulur (a.g.e., s. 57-69). Vesâil türünden hükümlerin değişebileceği görüşünü hilâlin hesaba bağlı olarak tesbit edilebileceği düşüncesiyle örneklendirir (a.g.e., s. 71-97). Recm cezasıyla ilgili rivayetleri sahih kabul etmekle birlikte recmin had değil ta‘zîr cezası kapsamına girdiğini savunur (el-Fetâvâ, s. 199, 208). Bazı alışveriş merkezlerinin müşterilerine çekilişle verdiği büyük hediyelerin kumar olduğu görüşündedir (a.g.e., s. 513-514). Onun kendisine sorulan güncel birçok soruya verdiği cevaplardan meydana gelen el-Fetâvâ’sı fıkıh düşüncesini anlamaya imkân verecek zengin bir muhtevaya sahiptir.
Eserleri. 1. el-Fıḳhü’l-İslâmî fî s̱evbihi’l-cedîd. Zerkā’nın İslâm hukuku alanındaki en meşhur eseridir. Suriye Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri için ders kitabı ve mahkemelerde hâkimlere rehber olarak çağdaş metotla hazırlanmıştır. Eser, o dönemlerde Hanefî fıkhının (Mecelle) uygulamada esas alınmış olması sebebiyle bu çerçevede yazılmış, diğer mezheplerin görüşlerine de atıfta bulunulmuştur. Münîr el-Aclânî’nin ifadesiyle el-Fıḳhü’l-İslâmî genel anlamda İslâm hukukuna başlangıç, özel anlamda ise Mecelle’ye giriş kitabıdır. Dört cilt halinde tasarlanan çalışmanın ilk iki cildi el-Medḫalü’l-fıḳhiyyü’l-ʿâm adını taşır ve üç bölümden meydana gelir (Dımaşk 1364/1945, 1371/1952, 1387/1968). Birinci bölümde tanım, kaynaklar, tarihçe, İslâm hukukunun dönemleri, İslâm hukuk ekollerinin ortaya çıkışı, bu ekollerin ihtilâf sebepleri, bu ihtilâfların hukukî değeri, İslâm hukukunun tedvini gibi konular ele alınmıştır. İkinci bölümde fıkhî hükümlerin dayandığı temel hukuk nazariyeleri işlenmiştir ki bu tarz bir sunuş klasik fıkıh kitaplarına göre önemli bir yeniliktir. Üçüncü bölümde küllî kaidelere yer verilmiş, bu kaidelerin ortaya çıkışı, hukukî değeri ve literatürüyle ilgili konular üzerinde durulmuş, ayrıca Mecelle küllî kaidelerinin şerhi yapılmıştır. III. cilt el-Medḫal ilâ naẓariyyeti’l-iltizâm fi’l-fıḳhi’l-İslâmî adını taşıyıp İslâm borçlar hukuku teorisini konu edinmiş ve yazımı 1946’da tamamlanmıştır. Bu cilt daha sonra aynı isimle müstakil olarak da basılmıştır (Dımaşk 1420/1999). Alım satım akdini konu alan ve 1948 yılında basılan el-ʿUḳūdü’l-müsammât fi’l-fıḳhi’l-İslâmî: ʿAḳdü’l-beyʿ adlı IV. cilt müstakil şekilde de neşredilmiş (Dımaşk 1420/1999), gözden geçirilmiş biçimi müellifinin yeni bir takdimiyle birlikte tekrar yayımlanmıştır (Dımaşk 1425/2004). Servet Armağan eseri Çağdaş Yaklaşımla İslam Hukuku adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1993). Kitabın girişinde yer alan birinci bölümün ilk kısmı (9. bs., Dımaşk 1967-68, s. 25-53), 8-19 Eylül 1953 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Congress Kütüphanesi ve Princeton Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği İslâm kültürüyle ilgili kongrede sunulan tebliğdir ve Hayreddin Karaman tarafından “Umumi Olarak Hukuk, İslâm Hukuku ve İslâm Aile Hukuku” adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (Yeni Gelişmeler Karşısında İslam Hukuku, İstanbul 1992, s. 11-52).
2. el-Fetâvâ. Zerkā’ya yöneltilen sorulara onun verdiği cevapları ihtiva eden fetva koleksiyonunda ekonomik hayat ve bankayla ilgili konular ağırlıktadır. Zerkā’nın talebesi Mecd Ahmed Mekkî’nin birçok dergiden topladığı yazılarla hocasının bizzat kendisine verdiği yayımlanmamış fetvalarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Yûsuf el-Kardâvî esere bir takdim yazmış, yer yer dipnotlarda kendi görüşlerini belirtmiştir (Beyrut-Dımaşk 1996, 1425/2004).
3. el-ʿAḳl ve’l-fıḳh fî fehmi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî. Ele alınan altı örnekten yola çıkarak hadisleri anlamada izlenecek yöntemi konu edinen küçük hacimli bu eseri (Beyrut-Dımaşk 1417/1996) Abdullah Kahraman Hadislerin Anlaşılmasında Aklın ve Fıkhın Rolü adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 2002).
4. el-Fıḳhü’l-İslâmî ve medârisüh. UNESCO’nun İslâm’ı tanıtmak amacıyla yayımladığı bir eserin İslâm dünyasında büyük tepkiyle karşılanması üzerine aynı kurumun isteğiyle yazılan bir risâledir. Zerkā birçok dile tercüme edileceğini dikkate alarak eserinde oldukça sade, veciz bir üslûpla fıkıh ilminin mahiyeti, fıkıh mezheplerinin ortaya çıkışı, İslâm hukukunun günümüzdeki durumu ve tecdidle ilgili bilgiler vermektedir (Dımaşk 1416/1995).
5. el-İstiṣlâḥ ve’l-meṣâliḥu’l-mürsele fi’ş-şerîʿati’l-İslâmiyye ve uṣûli fıḳhihâ. Müellif, el-Medḫalü’l-fıḳhiyyü’l-ʿâm adlı eserinden (s. 60-89 [9. bs.]) iktibas ettiği birinci bölümde İslâm hukukunun kaynaklarından kitap, sünnet, icmâ, kıyas ve istihsan hakkında açıklamalar yapmış, ikinci bölümde istislâh konusunu ele alarak el-Medḫal’deki bu konuyla ilgili kısmı, dört mezhebin yanı sıra Zâhirîler, Zeydîler ve İmâmiyye Şîası’nın görüşlerine de yer vererek geliştirmiştir. 1960’larda yazdığı halde uzun süre müsvedde halinde kalmış, daha sonra müellifin oğlu Muhammed Enes ez-Zerkā’nın gayretiyle yayımlanmıştır (Dımaşk 1408/1988). Son iki eser Ali Pekcan tarafından İslam Hukuk Okulları ve Maslahat Prensibi adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 2007).
6. Niẓâmü’t-teʾmîn ḥaḳīḳatüh ve’r-reʾyü fîh. Zerkā’nın 1-6 Nisan 1961 tarihlerinde Şam’da düzenlenen İslâm Hukuku Haftası Kongresi’nde sunduğu “ʿAḳdü’t-teʾmîn ve mevḳıfü’ş-şerîʿati’l-İslâmiyye minh” başlıklı tebliğin kitap haline getirilmiş şeklidir. Genel anlamda sigortanın cevazının ileri sürüldüğü ve bu görüşün delillerine yer verildiği kitap tebliğin metni, müzakerecilerden karşı görüşü savunan Muhammed Ebû Zehre’nin yazısı ve Zerkā’nın ona verdiği cevap da eklenerek defalarca basılmış (Dımaşk 1381/1962; Beyrut 1984), yeni tartışmalardaki görüşlerinin yer aldığı ilâveli baskısı da gerçekleştirilmiştir (Beyrut 1415/1994). Hayreddin Karaman eseri İslâm’a Göre Sigorta adıyla Türkçe’ye tercüme etmiştir (İstanbul 1976, 1981, 1992).
7. Ṣıyâġa ḳānûniyye li-naẓariyyeti’t-teʿassüf bi-istiʿmâli’l-ḥaḳ fi’l-ḳānûni’l-İslâmî. Hakkın kötüye kullanılması teorisiyle ilgili bir çalışma olup İslâm hukuku merkezli bir medenî kanunun hazırlanıp bütün Arap ülkelerinde uygulanması, böylece birliğin sağlanması amacına yönelik olarak Arap Birliği tarafından Zerkā’ya verilen projenin bir ürünüdür. Eser bazı küçük düzeltmelerle basılmıştır (Amman 1408/1987).
8. el-Fiʿlü’d-dâr ve’ḍ-ḍamân fîh. Borçlar hukukunda haksız fiillere dair bir eserdir. Arap Birliği Genel Sekreterliği Hukuk Şubesi’nin İslâm medenî hukuku hazırlama projesinin bir parçası halinde ortaya çıkmış ve 1984 yılında kurula sunulmuştur. Bu eser de bazı ilâvelerle birlikte basılmıştır (Dımaşk 1409/1988).
9. Fi’l-Ḥadîs̱i’n-nebevî. Zerkā’nın Suriye Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencilerine hadis usulü alanında verdiği ders notlarından oluşan küçük hacimli bir eserdir (Dımaşk 1372/1953, 1375/1956).
10. Aḥkâmü’l-evḳāf. Ders kitabı niteliği taşıyacak biçimde tasarlanmış bir eserdir (I, Amman 1418/1998, 1431/2010).
11. Vücûbü taṭbîḳı’ş-şerîʿa. 1976’da Riyad Muhammed b. Suûd İslâm Üniversitesi’nde düzenlenen bir sempozyumda sunulan tebliğin metni olup eserde İslâm hukukunun bütün zaman ve mekânlarda uygulanabilir nitelikte dinamik bir karaktere sahip olduğu tezi işlenmektedir. Aynı sempozyumda sunulan başka bazı tebliğlerle birlikte yayımlanmıştır (Riyad 1401/1981).
Müellifin diğer bazı eserleri de şunlardır: Meṣârif. Muʿâmelâtühâ ve vedâʾiʿuhâ ve fevâʾidühâ (İslâmî bankacılık konusunun ele alındığı küçük hacimli bir eserdir, Cidde 1404/1984); ʿAḳdü’l-istiṣnâʿ ve medâ ehemmiyyetihî fi’l-istis̱mârâti’l-İslâmiyyeti’l-muʿâṣıra (Mecelletü Mecmaʿi’l-fıḳhi’l-İslâmî, VII/2 [Cidde 1412/1992], s. 223-254; Cidde 1416/1995); ʿAẓametü Muḥammed ḫâtemi rusülillâh mecmaʿu’l-ʿaẓamâti’l-beşeriyye (Dımaşk 1987); el-Ḥuḳūḳu’l-medeniyye fi’l-bilâdi’s-Sûriyye (I-II, Dımaşk 1368/1948); Naẓra ʿâmme fî fikreti’l-ḥaḳ ve’l-iltizâm (Dımaşk 1367/1948); Ḳavs ḳuzeḥ (müellifin şiirlerini topladığı divanıdır, Cidde 1996).
Zerkā’nın Suriye Medenî Kanunu için yazdığı üç ciltlik şerh de önemli eserleri arasındadır (Şerḥu’l-Ḳānûni’l-medenî es-Sûrî, Dımaşk 1953, 1957, 1961, 1963-1965). Bu konuda Arap Birliği’ne bağlı Ma‘hedü’d-dirâsâti’l-Arabiyye’de verdiği iki konferans da kitap haline getirilmiştir (Muḥâḍarât fi’l-Ḳānûni’l-medenî es-Sûrî, Kahire 1954; el-Ḳānûnü’l-medenî es-Sûrî, Kahire 1969). Zerkā bunlardan başka, el-Ahvâlü’ş-şahsiyye Kanunu Hazırlama Komisyonu tarafından oluşturulan Meşrûʿu Ḳānûni’l-aḥvâli’ş-şaḫṣiyye el-muvaḥḥed: li’l-iḳlîmeyni’l-Mıṣrî ve’s-Sûrî adlı tasarıyı bir takdim yazısıyla birlikte neşretmiştir (Dımaşk 1416/1996). Ayrıca Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ’nın el-Müẕekker ve’l-müʾennes̱’ini yayımlamış (Halep 1345), babası Ahmed ez-Zerkā’nın Şerḥu’l-ḳavâʿidi’l-fıḳhiyye adlı eserinin ikinci baskısını (Dımaşk 1409/1989) gözden geçirmiş, eserin baş tarafına yeni bir takdim yazmış, el-Medḫal’indeki fıkhın küllî kaideleriyle ilgili bölümün giriş kısmını da (II, 947-962) ilâve etmiştir (s. 33-44). Bunun yanında Mısır’ın ileri gelen hıristiyanlarından Yûsuf Nasrullah’ın tercüme ettiği, August Rohling’in el-Kenzü’l-merṣûd fî ḳavâʿidi’t-Talmûd adlı eseriyle Şarl Lourant’ın Fî Ḥâdis̱eti ḳatli’l-eb Ṭoma ve ḫâdimihî İbrâhîm ʿAmmâr’ını bir takdim yazısı ve bazı notlarla birlikte yeniden neşretmiştir (Dımaşk 1987).
BİBLİYOGRAFYA
Mustafa Ahmed ez-Zerkā, el-Fıḳhü’l-İslâmî fî s̱evbihi’l-cedîd, Dımaşk 1420/1999, tür.yer.
a.mlf., el-ʿAḳl ve’l-fıḳh fî fehmi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî, Beyrut-Dımaşk 1417/1996, tür.yer.
a.mlf., el-Fetâvâ (haz. Mecd Ahmed Mekkî), Beyrut-Dımaşk 1425/2004, s. 199, 208, 513-514; ayrıca bk. Yûsuf el-Kardâvî’nin takdimi, s. 5-15; ayrıca bk. hazırlayanın girişi, s. 21-71.
a.mlf., “el-İctihâd ve devrü’l-fıḳh fî ḥalli’l-müşkilât”, el-Câmiʿatü’l-İslâmiyye, sy. 22, Rabat 1409/1989, s. 147-162.
a.mlf., “Taʿrîf Mûcez bi-Meşrûʿ Mevsûʿati’l-fıḳhi’l-İslâmî”, Râbıṭatü’l-ʿâlemi’l-İslâmî, I/5, Mekke 1387/1967, s. 64-66.
Muhammed Meczûb, ʿUlemâʾ ve müfekkirûn ʿareftühüm, Kahire, ts. (Dârü’l-i‘tisâm), II, 343-370 (kendi dilinden anlattığı hayatı).
Muhammed ez-Zühaylî, Merciʿu’l-ʿulûmi’l-İslâmiyye, Dımaşk, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 558.
Abdülkādir Ayyâş, Muʿcemü’l-müʾellifîne’s-Sûriyyîn fi’l-ḳarni’l-ʿişrîn, Dımaşk 1405/1985, s. 221-222.
Kâmil Işık, Son Devir İslâm Hukukçularından Mustafa Ahmed ez-Zerkâ’da Yöntem (yüksek lisans tezi, 2010), SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Abdülkādir Avde, “el-Fıḳhü’l-İslâmî fî s̱evbihi’l-cedîd”, el-Müslimûn, sy. 5, Kahire 1372/1953, s. 497-500.
Münîr el-Aclânî, “el-Medḫalü’l-fıḳhiyyü’l-ʿâm”, MMİADm., XXVIII (1373/1953), s. 294-297.
Saffet Köse, “Mustafa Ahmed ez-Zerkâ’ (1907-1999): Hayatı-Eserleri-İslam Hukuku ile İlgili Bazı Görüşleri-Fetvalarından Örnekler”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 6, Konya 2005, s. 585-616.
Abdüssettâr Ebû Gudde, “Zerḳāʾ (Muṣṭafâ Aḥmed)”, el-Mevsûʿatü’l-ʿArabiyye, Dımaşk 2004, X, 341-342.
Abdurrahman Hillelî, “ez-Zerḳāʾ, Muṣṭafâ b. Aḥmed”, Mv.AU, XI, 115-118.