https://islamansiklopedisi.org.tr/tugtegin
Türk (Türkmen) asıllı olması dışında ailesi hakkında bilgi yoktur. Adının “ucuna at kuyruğu bağlı alem” anlamındaki tuğ ile ilgisinin olmadığı “tok, sıkı, dolu” anlamındaki tog ile tegin kelimelerinden meydana geldiği (Toğtegin) ileri sürülmektedir. Suriye’ye gitmeden önce Anadolu gazâlarına katıldığı, Tuğrul Bey’den sonra Sultan Alparslan’a hizmet ettiği, onunla birlikte 456’da (1064) kendi teşvikiyle çıkılan Gürcistan seferinde ve 462’de (1070) Halep muhasarasında bulunduğu, aşiretinin kalabalık olduğu kaydedilmektedir. Ardından Suriye Selçuklu Meliki Tutuş’un hizmetine girdi ve oğlu Dukak’a atabeg tayin edildi. Tuğtegin, Tutuş’un Melikşah’ın ölümü üzerine (485/1092) girdiği saltanat mücadelesinde onun yanında yer aldı. Diyarbekir seferi sırasında Meyyâfârikīn valiliğine tayin edildi. Tutuş yeğeni Sultan Berkyaruk ile Rey’de yapılan savaşta ölünce (488/1095) yanında bulunan oğlu Dukak Dımaşk’a kaçarken Tuğtegin esir düştü. Bu süreçte Dukak Dımaşk’ta, ağabeyi Rıdvân Halep’te melik ilân edildi (488/1095). Tuğtegin esaretten kurtulduktan sonra Dımaşk’a gitti. Her iki melikin yanında bulunan Türk beylerinin tahrikiyle şiddetlenen Halep-Dımaşk çekişmesinde Dukak, Rıdvân’ın üstünlüğünü tanımak zorunda kaldı. Bu mücadelelerde Tuğtegin etkin rol oynadı. Haçlı ordusunun Antakya’yı kuşatması esnasında Yağısıyan’ın yardımına giden Dukak ve Tuğtegin, Bara mevkiinde cereyan eden savaşta ağır kayıplar verip yurtlarına döndüler; ardından Sultan Berkyaruk’un emriyle Antakya’ya yardıma gelen Kürboğa idaresindeki Selçuklu ordusuna katıldılar (Receb 491 / Haziran 1098). Antakya’nın Haçlılar’ın eline düşmesi üzerine bir defa daha başarısızlığa uğramış olarak Dımaşk’a çekildiler (İbnü’l-Kalânisî, s. 134-136). Melik Dukak’ın Ammâroğulları ailesinin idaresindeki Cebele’yi kuşatması sırasında yaralanan Tuğtegin, Dımaşk’a döndükten sonra Cebele hâkimiyle yaptığı anlaşma neticesinde şehri teslim aldı (30 Temmuz 1101) ve oğlu Böri’nin idaresine verdi. Rahbe’nin ve ardından Humus’un ele geçirilmesindeki hizmetlerine karşılık Humus nâibliğine tayin edildi. Melik Dukak ölünce (497/1104) vasiyeti gereği oğlu Tutuş melik ilân edildi. Tuğtegin üç ay sonra Tutuş’un on iki yaşındaki ağabeyi Ertaş’ı (Bektaş) melik tayin etti. Tuğtegin’in kendisini öldüreceğinden ve Dımaşk Selçuklu Melikliği’ni tasfiye edeceğinden korkan Ertaş Dımaşk’tan gizlice ayrıldıktan kısa bir süre sonra öldü. Yeniden Melik Tutuş adına hutbe okutan Tuğtegin onun da ölümüyle kendi adına bir siyasî birlik kurmayı başardı (498/1104). Büyük Selçuklu Devleti’nin parçalanmasıyla ortaya çıkan atabegliklerin ilki olan Tuğteginliler (Dımaşk Atabegliği, Börîler) bölge dengeleri içerisinde önemli roller üstlendiler.
Atabegliğin toprakları başta Urfa, Antakya ve Kudüs, Suriye ve Filistin sahil şeridinde küçük devletçikler kuran Haçlılar’ın tehdidi altında bulunuyordu. Tuğtegin, Haçlılar’a karşı Fâtımî ordusuna yardım etmek için Emîr Sabar idaresinde 1300 kişilik bir kuvvet gönderdi. Fâtımî ordusunun 27 Ağustos 1105’te Kudüs Kralı Baudouin idaresindeki Haçlı ordusuyla giriştiği şiddetli muharebede her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Emîr Sabar, dönüş yolunda Melik Ertaş’a yardım eden Busrâ şehrini zaptetti. Tuğtegin de Franklar’ın Taberiye yöresinde inşa ettirdiği, atabegliğin güvenliğini ve ticarî menfaatlerini tehlikeye sokan kaleyi tahrip etti (Rebîülâhir 499 / Aralık 1105). Bu sırada Emîr Sabar, Vâdiimûsâ civarında Haçlılar’ın baskınına uğradı. Bunun üzerine Tuğtegin, Taberiye Kontluğu’nu ortadan kaldırmak amacıyla sefere çıktı. Taberiye yakınlarında yapılan savaşta Kont Gervaise ve askerlerinin bir kısmı esir düştü (501/1108); anlaşma sağlanamayınca kont öldürüldü (a.g.e., s. 158-159, 161-162). Tuğtegin, Haçlılar’ın karadan ve denizden kuşattıkları Sayda’ya yardım gönderdi ve Fâtımî donanmasının da yardımıyla düşman yenilgiye uğratıldı. Kudüs Kralı Baudouin, Tuğtegin’e anlaşma teklifinde bulununca 502’de (1108-1109) bir barış antlaşması imzalandı. Tuğtegin’in Haçlılar tarafından kuşatılan Arka Kalesi’ne yardım girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. 502 (1109) yılında Kont Guillaume idaresindeki Haçlı birliklerinin baskınına uğrayan Tuğtegin mağlûp oldu. Aynı yıl Trablusşam ve Cebele Haçlılar’ın eline geçti. Sadece Refeniye’nin muhasara edilmesine engel olabilen Tuğtegin, Antakya prinkepsiyle Müneytıra ve İbn Akkār kalelerinin Haçlılar’a terkedilmesi, Bikā‘ bölgesi mahsulünün üçte birinin Haçlılar’a verilmesi, Masyât, Tûfân ve Ekrâd kalelerinin her yıl vergi ödemesi şartıyla antlaşma yapmak zorunda kaldı (a.g.e., s. 164-165). Tuğtegin, 503 Şevvalinde (Mayıs 1110) Emîr Mevdûd b. Altuntegin idaresindeki Selçuklu ordusunun I. Urfa Kuşatması’na katıldı. Kudüs kralının, topraklarına saldıracağına dair haberler gelmesi üzerine yolları denetim altına aldı. Kudüs Krallığı ile daha önce yapılan barış antlaşmasının teyidi yoluna gidildi. Haçlılar’ın kuşattığı Şeyzer hâkiminin yardım çağrısına uyarak harekâta devam eden Tuğtegin ve Emîr Mevdûd bazı çatışmaların ardından kış yaklaşınca ülkelerine döndüler. Kudüs Kralı Baudouin, Fâtımîler’e bağlı Sûr’a yönelince Sûr valisi Tuğtegin’den yardım istedi. Tuğtegin’in gönderdiği 200 kişilik yardım kuvveti muhasaradan önce şehre girmeyi başardı. Haçlılar’ın dikkatini kendi üzerine çekmek isteyen Tuğtegin, Habîs Kalesi’ne saldırdı. Kale alınarak içindekilerin tamamı kılıçtan geçirildi. Tuğtegin, Haçlılar’ın kara ikmal yollarını kestikten sonra Sayda Limanı’ndaki Haçlı gemilerini tahrip ederek denizden yardım almalarını engelleyince Baudouin çekilmek zorunda kaldı (505/1112). Ardından Baudouin Sûr’u tekrar kuşatmaya teşebbüs ettiyse de Dımaşk kuvvetlerinin yardıma gelmesiyle bir sonuç alamadı.
Kudüs Kralı Baudouin, ertesi yılın ilkbaharında Dımaşk Atabegliği’ne bağlı Beseniye bölgesini yağmalattı. Daha önce de Dımaşk’tan Mısır’a gitmekte olan bir ticaret kervanı vurulmuş, yol güvenliği iyice bozulmuştu. Tuğtegin, Emîr Mevdûd b. Altuntegin ve Melik Rıdvân b. Tutuş’tan yardım istedi. Türk kuvvetlerinin âni baskınına uğrayan Haçlı ordusu 2000 kadar kayıp verdi (11 Muharrem 507 / 28 Haziran 1113); kral esir düştü, fakat Türk askerlerince tanınmadığından kaçarak Taberiye’ye sığındı. Tuğtegin, Melik Rıdvân’ın seferden sonra yalnız 100 atlı gibi sembolik bir yardım kuvveti göndermesine kızarak hutbeden adını çıkardı (a.g.e., s. 187-188). Kudüs kralı Taberiye seferinin ardından 502 (1108-1109) yılında yapılan barış antlaşmasını yenileme talebinde bulundu ve ele geçirdiği yerlerin Tuğtegin’de kalması şartıyla anlaşma sağlandı (507/1113-14).
Selçuklu sultanı ile ihtilâfa düşen Tuğtegin ve İlgazi, Antakya Prinkepsi Ruggero di Salerno’dan yardım istediler. Bunun üzerine Kudüs kralı ve Trablus kontunun da katılımıyla oluşturulan Haçlı ordusu Antakya’da toplandı, ancak Selçuklu ordusuna saldırmaya cesaret edemedi. İki ay kadar bekledikten sonra Haçlı ve Selçuklu orduları ülkelerine döndüler. Ardından Tuğtegin, Haçlılar’ın işgal ettiği Refeniye’yi âni bir baskınla kurtardı (Cemâziyelâhir 509 / Kasım 1115). Bir süre sonra Sultan Muhammed Tapar’dan faaliyetlerinden dolayı özür dilemek için Bağdat’a hareket etti (Zilhicce 509 / Nisan 1116). Bu ziyaret sırasında affedildi ve Tapar’dan Suriye valiliğine tayin edildiğine dair bir menşur aldı (a.g.e., s. 193-197). Aynı yıl Musul Valisi Aksungur el-Porsukī’nin Haçlılar’a karşı düzenlediği sefere katıldı; Trablus Kontu Pons’un ordusuna ağır kayıplar verdirildi; 3000’den fazla şövalye kılıçtan geçirilirken birçok esir ve ganimet elde edildi.
Haçlılar, Urfa Kontu Baudouin’in (II. Baudouin) Kudüs krallığına seçilmesinin ardından Habîs Kalesi’ni ele geçirip etrafı yağmalamaya devam ettiler. Tuğtegin’in düşman üzerine gönderdiği oğlu Böri yenilerek Dımaşk’a döndü. Yeni Haçlı saldırılarına karşı yardımını istediği Necmeddin İlgazi ile birlikte Türkmen kuvvetleri toplamak amacıyla Mardin bölgesine gidip görüşmeler yapan Tuğtegin, Mayıs-Haziran 1119’da geri dönüp beklemeye başladı. İlgazi’nin harekete geçmesi sırasında Haçlılar’ın Halep’i kuşattığı haberini alınca buraya yöneldi. İlgazi, Kınnesrîn’de Tuğtegin’i beklerken Antakya Hâkimi Ruggero di Salerno’nun ordusunu pusuya düşürerek imha etti. Tuğtegin, Artah Kalesi’ni kuşatmakta olan İlgazi’ye bir süre sonra katıldı. Esârib’in ardından Zerdenâ Kalesi ele geçirildi. Türk ordusu bu savaşlarda ganimet elde etti. Kudüs kralı Trablus kontundan da yardım alıp Tel Dânis’e geldi (513/1119). Tuğtegin, Trablus Kontluğu askerini püskürttü ve Zerdenâ Kalesi’ni hedef alan Haçlı birliğini pusuya düşürerek yenilgiye uğrattı. Tuğtegin 515’te (1121) Haçlılar’a karşı çok başarılı bir sefer daha yaptı. Elde ettiği ganimetlerin bir kısmını Halife Müsterşid-Billâh’a ve Sultan Sencer’e gönderdi. 517 Rebîülevvel ayı sonunda (Mayıs 1123) Humus’u geri alma girişimi sonuçsuz kaldı. Fakat aynı yıl Hama’yı zaptetti. Haçlılar’ın Sûr’u kuşatacağını öğrenen Fâtımî Halifesi Âmir-Biahkâmillâh şehrin valilik menşurunu Tuğtegin’e gönderip atabegliğin güvenliği bakımından çok önemli olan bu şehri onun himayesine bıraktı. Haçlılar denizden takviye alarak Sûr’u kuşattılar. Tuğtegin, Mısır’dan beklenen yardım gelmeyince kıtlık yüzünden şehrin teslim edilmesine karar verdi (518/1124).
519 (1125) yılında Halep’i ele geçirerek Haçlılar’la komşu olan Musul Valisi Aksungur el-Porsukī, Halep’in güvenliği açısından Haçlılar’a karşı daha etkili bir politika izleme düşüncesiyle bahar aylarında ileri harekâta başladı. Yardımını istediği Tuğtegin ile Hama’da buluştuktan sonra Kefertâb’ı aldı. Halep yakınlarındaki Azâz’a geldiklerinde Kudüs Kralı II. Baudouin önlerine çıktı. Birkaç küçük çatışmanın ardından Haçlılar’ın taktik gereği çekilmesi Türk ordusunun düzenini bozdu. Şiddetli çarpışmalarda iki taraf da ağır kayıplara uğradı. Aksungur ve Tuğtegin yenilip çekilirken Haçlılar kendilerinde onları takip edecek güç bulamadılar. Ancak kral Kudüs’e dönmeyip Dımaşk Atabegliği topraklarına saldırdı. Âcil yardım talebinde bulunan Tuğtegin, Zilhicce 519’da (Ocak 1126) Mercüssuffer’de Haçlılar’la savaşa girdi. Haçlı piyadeleri büyük kayıplar verirken Türk süvarileri bozguna uğradı. Tuğtegin, Trablus Kontu Pons’un Refeniye muhasarasına müdahale edemeyince atabegliğe ait bu önemli sınır şehri Haçlılar’ın eline düştü. Zor durumda kalan Tuğtegin, 520’de (1126) Bâtınîler’le iş birliği yaparak Haçlılar’a karşı bir üs şeklinde kullanmaları için Banyas Kalesi’ni onlara verdi. Bir yıla yakın bir süre hasta yatan Tuğtegin, atabegliğin ileri gelenlerini toplayıp yerine oğlu Tâcü’l-Mülûk Böri’nin geçmesini vasiyet etti. 8 Safer 522’de (12 Şubat 1128) Dımaşk’ta öldü. Haçlılar’la yaptığı cihadla tanınmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Kalânisî, Târîḫu Dımaşḳ (Amedroz), s. 130-131, 134-136, 139, 142, 144-151, 156-218.
İbn Asâkir, Vülâtü Dımaşḳ fi’l-ʿahdi’s-Selcûḳī (nşr. Selâhaddin el-Müneccid), Beyrut 1981, s. 20-21.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 443, 594, 647; ayrıca bk. İndeks.
İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ḥaleb, II, 186-189, 232-233; ayrıca bk. İndeks.
Muammer Kemal Özergin, Dimaşk Melikliği ve Dimaşk Atabegi Zâhir al-Din Toğtegin (doçentlik tezi, 1965), İÜ Edebiyat Fakültesi.
Coşkun Alptekin, Dimaşk Atabegliği (Tog-teginliler), İstanbul 1985.
Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, bk. İndeks.
Şâkir Mustafa, “Ṭuġtekîn: Reʾsü’l-üsreti’l-Bûriyye ve müʾessisü’n-niẓâmi’l-Atâbekî”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb ve’t-terbiye, sy. 2, Küveyt 1972, s. 35-87.
Ali Sevim, “Tuğtegin”, İA, XII/2, s. 44-46.
Anne-Marie Eddé, “Ṭug̲h̲tigin”, EI2 (İng.), X, 600.