TAKKECİ İBRÂHİM AĞA KÜLLİYESİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

TAKKECİ İBRÂHİM AĞA KÜLLİYESİ

TAKKECİ İBRÂHİM AĞA KÜLLİYESİ
Müellif: FATMA KÜÇÜKASLAN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2010
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/takkeci-ibrahim-aga-kulliyesi
FATMA KÜÇÜKASLAN, "TAKKECİ İBRÂHİM AĞA KÜLLİYESİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/takkeci-ibrahim-aga-kulliyesi (28.11.2024).
Kopyalama metni

Topkapı sur dışında eski Davutpaşa caddesi ve Topkapı Mezarlığı ile E-5 karayolunun kesiştiği köşede yer almaktadır. Yapı Takyeci İbrâhim Çavuş, Arakiyeci İbrâhim Ağa ve Takkeci Camii isimleriyle de anılmaktadır. Takkeci İbrâhim Ağa tarafından yaptırılan külliye cami, iki sebil, kuyu, hazîre ve sıbyan mektebi diye bilinen yapıdan oluşmaktadır. Kapısı üzerindeki mermer kitâbeden caminin 1000 (1592), sebilin 1002 (1593-94) yılında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Derviş Mehmed Paşa’nın inşa ettirdiği çeşme ise külliyeye eklenen son yapıdır. Ancak yapıların kimler tarafından inşa edildiği bilinmemektedir. Vakfiyesinde yapı grubuna ek olarak cami etrafında on beş hücre ve bir dershanenin varlığından söz edilmektedir. Hadîkatü’l-cevâmi‘de ve mezar taşındaki ifadelerden caminin aynı zamanda Halvetî tekkesi şeklinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Avlunun kuzey kapısının üzerinde caminin II. Mahmud zamanında 1236’da (1821) tamir edildiğini belirten bir kitâbe mevcuttur. Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1985’te cami iç mekânında bir çalışma yapılmış, ahşap dikmelerin yüzeylerinde, kemer köşeliği ve kavsaralarının üzerinde yer yer kalem işleri ortaya çıkarılmıştır. Yapı 2005 yılından sonra esaslı bir şekilde tamir görmüştür. Yol açma ve genişletme çalışmaları ile özgün avlu duvarları kesilen camiyi kuzey, güney ve doğu yönünde avlu duvarları, batıda son yıllarda yapılmış yapılar çevrelemektedir. Avlu duvarları üzerinde birer kapı vardır.

Bahçe kotundan yükseltilmiş bir alana yerleştirilen camide kuzeydeki cümle kapısı dışında biri güneybatı cephesinde, diğeri kuzeydoğu cephesinde birer kapı daha bulunmaktadır. Çift revaklı son cemaat yeri dışta on sekiz, içte on adet kare kesitli ahşap dikme ile taşınmaktadır. Son cemaat yerinde pencereler arasında iki mihrap nişi yer almaktadır. Her iki niş üzerinde aynı rûmî motiflerle oluşturulmuş süslemeler görülmektedir. Son cemaat yerinde alt sıradaki pencerelerin alınlıklarında mermer üstüne celî sülüs hatla İhlâs, Felak, Nâs ve Fâtiha sûreleri yazılıdır. Cephelerin genel karakterini yansıtan taş-tuğla almaşık örgünün yanı sıra sıvalı ve kesme taş örgülü duvarlar mevcuttur. Camide kâgir yapının tahkim edilmesi amacıyla ahşap hatıllar, gergiler ve demir donatılar kullanılmıştır. Caminin vaktiyle kiremit kaplı çatı örtüsü yakın zamanda kurşun olarak yenilenmiştir. Ahşap çatı altında üst örtü iç mekânda ahşap kubbeye dönüşmektedir. Kırma çatı ile örtülen caminin ön cephesinde üç üçgen alınlık vardı. Bunlar 1941 ve 1986 yıllarına ait fotoğraflarda yan cephelerde de görülmekteydi. Dışarıdan algılanmayan, çapı yaklaşık 5,50 m. olan ve sekizgen kasnağa oturan ahşap kubbenin ince çıtalarla oluşturulmuş küresel formundan sekizgene geçişte ahşap mukarnas bezeme kullanılmıştır.

Caminin harimi kareye yakın plandadır. Kuzeybatı ve güneydoğu duvarları yaklaşık 11,20 m., kuzeydoğu ve güneybatı duvarları ise 11,70 m. ölçülerinde olan mekânın yüksekliği yaklaşık 6,20, duvar kalınlıkları ortalama 1,15 metredir. Aynı doğrultuda altta ve üstte on dört pencerenin yanı sıra mihrap nişi üzerinde küçük bir pencere daha bulunmaktadır. On adet ahşap dikmenin taşıdığı mahfil kuzeybatı duvarının tamamını, kuzeydoğu ve güneybatı duvarlarının yarıya yakın kısmını çevrelemektedir. Alt sıradaki pencerelerin üstünde mihrap duvarında mermer üzerine celî sülüs hatla yazılmış kitâbeler, dik yöndeki kuzeydoğu ve güneybatı duvarlarında mahfil dışında kalan pencerelerde çini alınlıklar, diğer iki pencerede birer kitâbe yer almaktadır.

Caminin önemli bir özelliği iç mekândaki zengin çini bezeme programıdır. Yatay ve düşey düzlemde kuzeybatı-güneydoğu ekseninde görülen simetri çini panoların yerleştirilmesinde de görülmektedir. Duvar yüzeylerinin yarıya yakın kısmı, farklı motiflerle ya da aynı motifin tekrarı ile oluşturulan XVI. yüzyıl İznik çini panoları ile kaplanmıştır. Çinilerde sır altı tekniği kullanılmıştır. Çatlaksız, parlak ve pürüzsüz yüzeyli levhalarda çini hamuru beyaz veya beyaza yakın renktedir. İznik çinilerinin yanı sıra XVII. yüzyıl Kütahya çinilerine ve özgün olmayan çinilere de rastlanmaktadır. Günümüzde camiye ait bazı çini levhalar Lizbon’da Gülbenkyan Müzesi’nde sergilenmektedir. Asma dalı ve üzüm salkımı, çiçek açmış meyve ağacı ve dalı, nar ve nar çiçeği, gül, lâle, karanfil, menekşe gibi meyve ve çiçeklerin yanı sıra rûmî, çin bulutu, hatâyî, şemse ve palmet gibi motifler görülmektedir. Mercan kırmızısı, zümrüt yeşili, mavi, kobalt mavisi, koyu lâcivert en sık kullanılan renklerdir. Tamamen bitkisel kompozisyonlu çinilerle kaplı olan mihrabın dışında ince işçiliği ve oranları ile devrinin üslûbunu yansıtan mermer minberi, renkli camlı revzenleri, pencere kanatları ve binileri, özgün kündekârî kapısı ile cami oldukça zengin mimari öğelere sahiptir. Kesme taştan inşa edilen minare caminin kuzeybatı köşesindedir. Kare kaideli minarenin onaltıgen gövdesinde sarkıtlı mukarnaslı ve ajurlu korkulukları olan tek şerefe mevcut olup üzeri kurşun külâhlıdır.

Takkeci İbrâhim Ağa Camii, mütevazi boyutlarına karşın yapım tekniği ve hariminin zenginliği açısından önemli bir yapıdır. Benzer Osmanlı yapılarında açık biçimde gözlemlenemeyen bazı detaylara bu camide rahatça ulaşılabilmektedir. Meselâ caminin günümüze kadar gelmiş ahşap kubbeli mekânında özgün nitelikler muhafaza edilebilmiştir.

Külliyede iki adet sebil mevcuttur. Bunlardan biri camiden önce inşa edilmiş olup Davutpaşa caddesiyle Takkeci Camii sokağının kesiştiği köşede ve Derviş Paşa Çeşmesi’nin karşısında bulunmaktadır. Sebilin günümüzde yerinde olmayan iki kitâbesinden biri cami içinde korunmaktadır. Bu kitâbede sebilin 986 (1578) yılında İbrâhim Ağa tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Sebilin üzerinde görülen sıvalı yapı kuzeyde ve batıda sebil duvarlarına oturmaktadır. Sebil ile üzerindeki yapının girişi Davutpaşa caddesi yönünden tek bir kapı ile sağlanmakta olup içeride her iki mekâna farklı kapılarla ulaşılır. İçinde hâlâ kullanılmakta olan bir de kuyu mevcuttur. Sebilin kuzey duvarında bir, batı duvarında üç penceresi vardır. Diğer sebil avlunun doğu kapısının yanında sıbyan mektebiyle avlu duvarı arasında yer almaktadır. Doğu avlu kapısının yanındaki bir kapıdan caminin bahçesine geçilmekte ve sebile girilmektedir. Kitâbesinden 1002 (1593-94) yılında inşa edildiği anlaşılan sebil kenarları birbirine eşit olmayan beşgen planlıdır. Sebilin avlu duvarı üzerinde iki ve cami avlusuna açılan bir penceresi mevcuttur. Yapının tam ortasında bulunan, tek parça mermerden yapılmış kuyunun kapağı ve çıkrığı kaybolmuştur. Kuyunun kuzey ve güney kenarlarında yine mermer ve tek parça çıkrık ayakları, avluya bakan pencere üzerinde su haznesi bulunmaktadır. Kuzey avlu duvarı ile doğu avlu duvarının kesiştiği köşede yer alan çeşmenin ön cephedeki mermer kitâbesinde 1235 (1820) yılında Sadrazam Derviş Mehmed Paşa tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir.

Caminin güneydoğusundaki sıbyan mektebi hakkında yeterli bilgi yoktur. Günümüzde boş olan yapının bir süre ev olarak kullanıldığı bilinmektedir. Kare ve dikdörtgen iki mekândan oluşan yapının güneydoğu duvarı sebille ortaktır. Yapının üzeri dört yöne eğimli çatı ile örtülmüştür. Basık kemerli giriş kapısının görüldüğü kuzeydoğu cephesini kapının her iki yanında kareye yakın boyutları olan birer pencere tamamlamaktadır. Bu cepheye dik yöndeki kuzeybatı cephesine iki, güneybatı cephesine üç pencere yerleştirilmiştir. Güneybatı cephesinde bir helâ penceresi mevcuttur. Külliyede biri cami avlusunun içinde, diğeri sebilin arkasında yer alan iki hazîre bulunmaktadır. Bunların dışında sebilin arkasındaki hazîrenin karşısında kime ait olduğu bilinmeyen iki mezar daha vardır. Avlunun içindeki hazîrede biri Takkeci İbrâhim Ağa Camii şeyhi Ali Efendi’ye ait olmak üzere altı mezar görülmektedir. Sebilin arkasındaki hazîrede ise mezar taşı kaybolmuş bir mezarla İbrâhim Ağa’nın ve oğlu Halil Çavuş’un sandukaları yer almaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 232-233.

Affan Egemen, İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri, İstanbul 1993, s. 251, 792.

Sitare Turan Bakır, İznik Çinileri ve Gülbenkyan Koleksiyonu, Ankara 1999.

Fatma Küçükaslan, Takkeci İbrahim Ağa Camii: Teknik Çözümleme ve Çevre Yapılarıyla Birlikte Koruma Projesi (yüksek lisans tezi, 2001), İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.

İ. Aydın Yüksel, “Takyeci İbrahim Çavuş Camii”, Lâle, sy. 3, İstanbul 1985, s. 2-11.

Behçet Ünsal, “Surdışı Takkeci İbrahim Ağa Camii’nin Mimarisi Sinan’ın mı?”, Taç, I/2, İstanbul 1986, s. 19-26.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 460-461 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER