SOKULLU MEHMED PAŞA KÜLLİYESİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

SOKULLU MEHMED PAŞA KÜLLİYESİ

SOKULLU MEHMED PAŞA KÜLLİYESİ
Müellif: MEHMET FATİH MÜDERRİSOĞLU
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2009
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/sokullu-mehmed-pasa-kulliyesi--payas
MEHMET FATİH MÜDERRİSOĞLU, "SOKULLU MEHMED PAŞA KÜLLİYESİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/sokullu-mehmed-pasa-kulliyesi--payas (28.11.2024).
Kopyalama metni

Günümüzde Hatay ilinin Dörtyol ilçesine bağlı bir sahil beldesi olan Payas, Haçlılar döneminde Kudüs’e giden “mukaddes yol” üzerinde menzil yeri olduğundan bir kale yerleşimi haline dönüşmüştür. Memlükler devrinde ağırlıklı biçimde Türkmen boylarının yerleştirildiği Payas, Mercidâbık Savaşı (1516) sonucunda Osmanlılar’ın eline geçmiş, ertesi yıl Ridâniye seferiyle Mısır ve Hicaz’ın da Osmanlı yönetimine girmesinin ardından İstanbul’u Anadolu, Doğu Akdeniz ve Suriye üzerinden Hicaz’a bağlayacak bir yol oluşturulmaya çalışılırken eski kültürlerin güzergâhları bazı düzeltmelerle yeniden biçimlendirilmiştir. “Anadolu sağ yolu, hac yolu, Şâm-ı şerif yolu” adlarıyla tanınan bu yolun Adana-Halep / Şam arasındaki en önemli menzili Payas olarak belirlenmiş, burada yeni bir askerî ve ticarî üs merkezine uygun bir yapılanmaya gidilmiştir. Kapsamlı tutulan külliyenin yanı sıra iki kale, iskele-gümrük, tersane, köprü, değirmenler, hizmet mekânları, dağdan su getirilmesi ve çevre düzenlemesiyle yaklaşık on yıl içerisinde yeni bir şehir kurulmuştur. Kitâbe, vakfiye kaydı ve arşiv malzemelerindeki bilgilerden Payas’ın imarına 1567 yılında başlandığı, çalışmaların 982’de (1574) büyük çapta tamamlandığı, 1580’lerin başında son halini aldığı anlaşılmaktadır. Önemli ölçüde Sokullu Mehmed Paşa’nın kişisel gayretiyle inşa edilen eserlerle birlikte bölgeye konar göçerler yerleştirilmiştir. Yerleşecek halka bir süre çeşitli vergilerden muaf tutulacağı belirtilmiş, karşılığında derbendci olması istenmiştir. Yerleşen hâne sayısı zaman içinde farklılık göstermekle beraber Evliya Çelebi hâne sayısının XVII. yüzyıl ortası için 850, yerleşimin nüfusunu ise 8000 olarak vermektedir. Arşiv bilgileri, mimari ve bezemedeki üslûp özelliklerine bakılarak külliyenin ve diğer yapıların tasarımını Mimar Sinan’ın yaptığı, gönderdiği mimar ve ustaların inşaatı gerçekleştirdiği söylenebilir.

Külliye günümüzde şehir merkezinden 1 km. uzaklıkta Karacami mahallesinde, denizden 700 m. içeride düz arazide ve kalenin bitişiğinde yer alır. Oldukça geniş bir alana yayılan külliye arasta, han, tabhâne, imaret, hamam, cami, hankah (medrese), sıbyan mektebi, iki çeşme ve köprüden oluşan kapsamlı bir yapı topluluğudur. Yapı sayısının ve çeşidinin fazlalığı ile tasarımdaki mükemmellik dikkat çekicidir. Arastanın doğusu han, imaret ve tabhânelere, batısı cami, hankah, sıbyan mektebi ve hamama ayrılmıştır. Yapılar arasında işlevsellik açısından tamamlayıcılık söz konusudur. Genelde taş ağırlıklı malzemeyle inşa edilen külliyede yer yer Suriye etkili çift renkli taş kullanımı ve bezemesine rastlanır.

Güney-kuzey doğrultusunda uzanan 115 × 15 m. boyutlarındaki arastanın içinden eski tarihî yol geçmekte olup her iki yöne açılan büyük kapılar mevcuttur. Üzeri tonoz örtülen arastada karşılıklı yerleştirilmiş kırk sekiz dükkân yer almaktadır. Merkezinde dua kubbesi göze çarpar. Dua kubbesi mimari açıdan hanla kaleye doğru yönlendirmeyi sağlar. Arastadan ayrıca hamamla cami-hankah avlusuna açılan taçkapılar vardır. 48 × 40 m. boyutlarındaki han külliyenin en anıtsal yapısıdır. Hana giriş arastadan, üzerine kitâbe yerleştirilmiş etkileyici bir taçkapıyla sağlanır. Koridorlu girişten sonra oldukça geniş bir iç avlu ile onu batı hariç üç koldan çeviren revaklar ve gerisindeki kapalı kısımlarla karşılaşılır. Seki, ocaklar ve su sistemine ait izlere rastlanır. Osmanlı döneminde etrafında bir pazarın kurulduğu belirtilmektedir.

Tabhâneler hanın batı kanadında yer alır. Handan duvarla ayrılan ve bir kapıyla avluya açılan odalar su sistemine de sahiptir. Handan imarete geçiş bir koridorla sağlanır. İkinci giriş doğudan olup servis amaçlıdır. Birinci iç avlunun çevresine mutfak, fırın, yemekhane, kiler ve depo gibi mekânlar yerleştirilmiştir. Menzil külliyesi olması itibariyle han, arasta, imaret, tabhâne ve hamam gibi yapılara göre cami daha küçük tutulmuş, haçvari plan şemasıyla kubbeli orta bölüm yanlara doğru eyvan şeklinde genişletilmiştir. Kuzeyinde son cemaat yeri, sonradan biçimi değiştirilen minare ile merkezinde bir şadırvanın yer aldığı revaklı bir iç avlusu vardır. Avlu cami dışında hankah tarafından da kullanılmıştır. Revaklar harap haldedir. Hankah camiyle karşılıklı inşa edilmiş ve tahminen XVII. yüzyılda medreseye dönüştürülmüştür.

Sıbyan mektebi hamamın duvarına bitişik olup kalenin karşısındadır. İki bölümlü ve önü revaklı olup girişi külliye yapılarından bağımsızdır. Kalenin karşısında ve arastaya paralel uzanan konumda bulunan hamamın girişi arastanın içindedir. Kısmen harap olmuş olan yapıda farklı şemada iki sıcaklık mekânı vardır. Arastanın ana yola açılan kapılarının yanında birer çeşme bulunur. Köprü, külliyenin hemen güneyinde akan Payas çayı üzerinde muhtemelen beş gözlü olarak inşa edilmiştir. Günümüze üç gözüyle harap şekilde ulaşmıştır. Payas çayı boyunca değirmenlerin inşa edildiği geriye kalan bazı yapı kalıntılarından anlaşılmaktadır. 1960’lı yıllardan önce hayli harap durumdaki külliye bir dizi onarım geçirmiş olmakla beraber cami dışındaki yapılar kullanılmadığından yeni bir onarıma ve işlevselliğe ihtiyaç duymaktadır.

Külliyeyi oluşturan yapıların yanı sıra bu yapılarla birlikte inşa edilen ve bir kısmı günümüze ulaşmayan kale, Cin Kule, iskele ve gümrükle tersane Payas’taki diğer önemli eserlerdir. Külliyenin yanında bulunan kale genelde iyi durumdadır. Arşiv kaynaklarına göre Osmanlı öncesinde bugünkü kalenin yerinde oldukça harap, muhtemelen bir Haçlı kalesi mevcutken önce onarılmak istenmiş, daha sonra 1567-1580 yılları arasında yeniden inşa edilmiş, hendekleri de genişletilmiştir. İlgili belgelerden kalenin boyutları, özellikleri, yapılan harcamalar, asker ve top sayısı gibi bilgilere ulaşılmaktadır. Sekiz kuleli ve yedi burçlu kalenin girişi külliyeye bakan doğu cephesindendir. Avlunun içinde harap bir mescidle kışlaya rastlanmaktadır. Sahile yakın konumda küçük bir yükseltinin üstünde yer alan Cin Kule’nin öteki adı İskele Kulesi ve kule diğer kaleye göre ufak olup üç katlıdır. Denizden gelmesi muhtemel tehlikelere karşı iskele-gümrük ve tersaneyi koruma amaçlı inşa edilmiştir.

Osmanlılar, Doğu Akdeniz’deki en büyük tersaneyi Payas’ta inşa etmişlerdir. 1568’de inşaatına başlanan tersanenin Cin Kule ile iskele arasında olduğunu kırk elli yıl öncesine kadar hatırlayanlar vardır. Evliya Çelebi’nin korunaklı güzel bir liman diye tanımladığı iskeleden Kâtib Çelebi de işlek bir ticaret limanıdır şeklinde söz eder. Payas, XIX. yüzyıla kadar Halep’in iskelesi olduğundan canlılığını bu dönemlere kadar sürdürmüştür. Yerinin bugünkü iskeleye yakın olduğu tahmin edilebilir.


BİBLİYOGRAFYA

Tuhfetü’l-mi‘mârîn (s.nşr. Zeki Sönmez, Mimar Sinan ile İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler içinde), İstanbul 1988, s. 87, 90, 94.

Evliya Çelebi, Seyahatname: Hatay-Suriye-Lübnan-Filistin (haz. İsmet Parmaksızoğlu), Ankara 1982, s. 9-13.

Salih Akyel, Payas Tarihi, İstanbul 1966.

Mustafa Cezar, Tipik Yapılariyle Osmanlı Şehirciliğinde Çarşı ve Klasik Dönem İmar Sistemi, İstanbul 1985, s. 194-197.

Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1986, s. 267-270.

Metin Sözen – Sami Güner, Sinan: Architect of Ages (trc. M. Quigley-Pınar), İstanbul 1988, I, 282-285.

Aptullah Kuran, “Tezkerelerde Adı Geçen Sinan’ın Eserlerinin Yapı Türlerine Göre Alfabetik Listesi”, Mimarbaşı Koca Sinan: Yaşadığı Çağ ve Eserleri (nşr. Sadi Bayram), İstanbul 1988, I, 157, 159, 162, 163.

a.mlf., “Mimar Sinan’ın Külliyeleri”, a.e., I, 169-170.

a.mlf., “Mimar Sinan’ın Camileri”, a.e., I, 203-204, 210.

M. Baha Tanman, “Sinan’ın Mimarisi İmaretler”, a.e., I, 342-343.

Gönül Cantay, “Kervansaraylar”, a.e., I, 371, 375, 379, 385.

Yılmaz Önge, “Anadolu Türk Hamamları Hakkında Genel Bilgiler”, a.e., I, 409, 423.

Bahaeddin Yediyıldız, “Sinan’ın Yaptığı Eserlerin Sosyal ve Kültürel Açıdan Tahlili”, VI. Vakıf Haftası: Türk Vakıf Medeniyeti Çerçevesinde Mimar Sinan ve Dönemi Sempozyumu (5-8 Aralık 1988), Ankara 1989, s. 104, 105, 111, 120-122, 125-126.

Mehmet Fatih Müderrisoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz’deki İskelesi Payas ve Sokullu Mehmed Paşa Menzil Külliyesi”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi: Bildiriler, Ankara 1995, II, 513-514.

a.mlf., “Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil Yolları ve Menzil Külliyeleri”, Osmanlı, Ankara 2000, s. 378, 382, 383.

Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme, Ankara 2002, s. 36, 40, 62, 132-133, 149, 175.

K. Otto-Dorn, “Islamicshe Denkmäler Kilikiens”, Jahrbuch für Kleinasiatische Forschung, II/2, Heidelberg 1952, s. 113-126.

Kurt Erdmann, “Zur türkischen Baukunst seldschukischer und osmanischer Zeit”, Istanbuler Mitteilungen, sy. 8, İstanbul 1958, s. 1-39.

Besim Darkot, “Payas”, , IX, 531.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 364-366 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER