NİHÂYETÜ’l-UKŪL - TDV İslâm Ansiklopedisi

NİHÂYETÜ’l-UKŪL

نهاية العقول
Müellif: İLYAS ÇELEBİ
NİHÂYETÜ’l-UKŪL
Müellif: İLYAS ÇELEBİ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2007
Erişim Tarihi: 01.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/nihayetul-ukul
İLYAS ÇELEBİ, "NİHÂYETÜ’l-UKŪL", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/nihayetul-ukul (01.12.2024).
Kopyalama metni

Tam adı Nihâyetü’l-ʿuḳūl fî dirâyeti’l-uṣûl olan eseri Kâtib Çelebi Nihâyetü’l-ʿuḳūl fi’l-kelâm fî dirâyeti’l-uṣûl diye kaydettikten sonra buradaki “usul”ün “usûlü’d-dîn” mânasına geldiğini belirtir (, II, 1988). Müellifi tarafından iki cilt ve yirmi bölüm (asıl) halinde düzenlenen eserde klasik kelâm kitaplarının bütün konularına yer verilmiştir. Eserin ilk bahsi mukaddimeler hakkında olup genel anlamda bilgi felsefesi çerçevesinde müktesep ve zaruri bilgi çeşitleri, tarif ve delille bu konularda bazı mezhep ve ekollerin görüşlerinin eleştirisini içeren yedi fasıldan oluşmaktadır. İkinci bölümde nazar konusu ele alınıp Sûfestâiyye’nin reddi, nazarın ilim ifade ettiği ve Allah’ı tanıma yolu olan nazarın mutlaka icra edilmesi gereken fikrî bir ameliye olduğu gibi hususlar işlenmiştir. Üçüncü bölüm cisimlerin hâdis olması meselesine, dördüncü bölüm Allah’ın varlığının ispatına tahsis edilmiştir. Nihâyetü’l-ʿuḳūl’ün bundan sonraki bölümlerinde önce sübûtî, ardından selbî-tenzîhî sıfatlara yer verilmiş, kelâm kitaplarında Allah-kâinat münasebetine zemin hazırlamak üzere bahis konusu edilen altı sıfatla nübüvvet müessesesine kapı açan kelâm sıfatı üzerinde durulmuştur. Beşinci bölümün geniş hacmi içinde Allah’ın kādir oluşu, kudret sıfatının ezeliyeti, bu arada kader konusuna da ışık tutmak üzere kulun kudreti meselesi tartışılmış, ardından âlim sıfatı ele alınarak idrak, şuur ve ilim kavramları hakkında açıklamalar yapıldıktan sonra Allah’ın âlim oluşu konusu işlenmiş, yedinci bölümde âlim ve kādir sıfatlarının köklerini teşkil edip kelâm literatüründe “mâna sıfatları” diye anılan ilim ve kudret sıfatlarının gerekliliği vurgulanmış, ayrıca sıfat-zât münasebetine temas edilmiş ve Mu‘tezile’nin bu konudaki eleştirilerine cevap verilmiştir. Sekizinci bölümde Allah’ın zâtıyla kāim ve kadîm olup hayrı ve şerriyle birlikte her türlü nesne ve olaya şâmil olan irade sıfatı anlatılmış, ardından Allah’ın peygamberler vasıtasıyla insanlara mesajlar göndermesinin esasını oluşturan mütekellim sıfatının problemleri tartışılmış, onuncu bölümde Allah’ın sem‘ ve basar sıfatları, insanlardaki bu sıfatların mahiyetleri tahlil edilmiş, bâkī sıfatıyla ilgili meseleler incelenmiş, ilâhî sıfatlar, gerek zatla kāim oluşları gerekse taalluk ettikleri alanlar bakımından vahdet-kesret çerçevesinde ele alınmış, Ehl-i sünnet’in Allah’a nisbet ettiği mâna sıfatları Mu‘tezile’ce benimsenen “ahvâl” teorisiyle mukayese edilmiş, haberî sıfatlara değinilmiş, Allah’ın mekândan münezzeh olduğu belirtilmiştir (vr. 1b-226b).

Eserin II. cildinin başında yer alan on birinci bölümünde rü’yetullah konu edinilmiş, ardından Cenâb-ı Hakk’ın selbî-tenzîhî sıfatları üzerinde durulmuş, on üçüncü bölümde “Allah’ın fiilî sıfatları” başlığı altında Eş‘ariyye’nin hüsün-kubuh anlayışı, şer problemi açısından da bakış yapılarak detaylıca anlatılmıştır. On dördüncü bölümde esmâ-i hüsnâya temas edilmiş, Kur’an’da yer alan burhân-ı temânu‘ çerçevesinde Allah’ın birliği meselesi tartışılmıştır. On altıncı bölümde nübüvvet konuları ele alınarak Hz. Peygamber’in nübüvvetinin ispatı Kur’an’ın i‘câzı, hissî ve haberî mûcizeler çerçevesinde işlenmiş, sonuna da keramet bahsi eklenmiştir. On yedinci bölümde âhiret meselesi üzerinde durulmuş, burada önce felsefecilerle kelâmcılar arasındaki anlaşmazlık noktaları tartışılarak cüz’ lâ yetecezzâ, halâ, insanın hakikati, Allah’ın bu âlem dışında âlemler yaratmaya kādir olduğu, mâdumun iadesinin imkân dahilinde bulunduğu gibi konulara geniş yer verilmiş, âhiret hayatının ruhanî veya cismanî olduğu konusu işlenmiş, daha sonra kabir azabı, cennetle cehennemin şu anda mevcudiyeti, mîzan, hesap ve sırat meseleleri zikredilmiştir. On sekizinci bölümde günahların affı, şefaat, tekfir gibi hususlar işlenmiş, on dokuzuncu bölümde esmâ ve ahkâm konusu ele alınıp iman ve küfrün tanımı, ehl-i kıbleden hakka muhalefet edenlerin tekfir edilip edilemeyeceği, mürtekib-i kebîrenin hükmü gibi hususlara ve yirminci bölümde imâmete yer verilmiştir. Burada imamda bulunması gereken özellikler sıralanmış, Şîa ile Ehl-i sünnet’in imâmet anlayışları mukayese edilerek Şîa’nın görüşleri eleştirilmiştir (vr. 227b-472a).

Nihâyetü’l-ʿuḳūl güçlü istidlâllere ve zengin birikime sahip bir müellifin eseridir. Fahreddin er-Râzî konuları işlerken İslâm dışı akım, düşünce ve inançların yanı sıra başta Mu‘tezile olmak üzere İslâm mezheplerinin görüşlerine de geniş yer vermiş, sık sık filozofların anlayışlarını naklederek eleştiriler yöneltmiştir. Müellif mukaddimede diğer müelliflere ait eserlerde kendi eserindeki inceliklerin bulunmadığını, konuları işlerken görüşlerini aktardığı mezhepler için onların eserlerinde bile bulunmayan istidlâller ortaya koyduğunu belirtir ve eserinin güzel bir tertibe sahip olduğunu söyler. Ancak Fahreddin er-Râzî’nin diğer eserlerinde olduğu gibi burada da ayrıntıya fazlaca yer vermesi ve işlenecek konuları iç içe kısımlara ayırması konuların anlaşılmasını güçleştirdiği de bir gerçektir. Usûlü’d-din meselelerinde aklın yetkinlik alanlarını ve ulaşabileceği son noktaları ele almayı hedefleyen Nihâyetü’l-ʿuḳūl metafizik alanında aklın yetki ve sınırlarını irdeleyen bir eser olarak dikkati çekmektedir. Her ne kadar bir kelâm kitabı ise de bu çalışma, dönemin ilmî ve felsefî birikimini ortaya koyan ve Fahreddin er-Râzî’nin entelektüel kişiliğini yansıtan bir eser olarak kelâm ve felsefenin yanı sıra tefsir, tasavvuf, din psikolojisi, mantık, Arap edebiyatı gibi disiplinlerde de yararlanılabilecek bir kaynak konumundadır.

Burhâneddin en-Nesefî tarafından Muḫtaṣaru Nihâyeti’l-ʿuḳūl adıyla özetlenen Nihâyetü’l-ʿuḳūl’ün (Süleymaniye Ktp., Yenicami, nr. 758, vr. 220a-408b) çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunmaktadır (Beyazıt Devlet Ktp., Merzifonlu Koca Mustafa Paşa, nr. 363; Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2376 [I. cilt], 2377 [II. cilt]; Cârullah Efendi, nr. 901; Ragıb Paşa Ktp., nr. 596; TSMK, Revan Köşkü, nr. 504, III. Ahmed, nr. 1784; Kahire Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 748; Haydarâbâd Âsafiye Ktp., nr. 15). Râzî’nin el-Mebâḥis̱ü’l-meşriḳıyye’sini neşreden Muhammed el-Mu‘tasım-Billâh el-Bağdâdî, Nihâyetü’l-ʿuḳūl’ün Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye nüshasının I. cildinin yayımlandığını (neşredenin notu, I, 44), ayrıca Abdülcebbâr Abdurrahman da eserin Ali Sâmî en-Neşşâr tarafından tahkik edildiğini (Münşeʾâtü’l-maʿârif, İskenderiyye 1973) kaydetmektedir (Zeḫâʾirü’t-türâs̱i’l-ʿArabî el-İslâmî, I, 529). Nihâyetü’l-ʿuḳūl, Kahire Üniversitesi’nde Salâh Muhammed Abdurrahman el-Cemâle tarafından yüksek lisans tezi olarak tahkik edilmiştir (1991).


BİBLİYOGRAFYA

Fahreddin er-Râzî, Nihâyetü’l-ʿuḳūl fî dirâyeti’l-uṣûl, Râgıb Paşa Ktp., nr. 596, tür.yer.

a.mlf., el-Mebâḥis̱ü’l-meşriḳıyye (nşr. Muhammed el-Mu‘tasım-Billâh el-Bağdâdî), Beyrut 1410/1990, neşredenin notu, I, 44.

, II, 1988.

, I, 668; , I, 922.

Abdülcebbâr Abdurrahman, Zeḫâʾirü’t-türâs̱i’l-ʿArabî el-İslâmî, Basra 1401/1981, I, 529.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 33. cildinde, 103-104 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER