KOSTANTÎNE - TDV İslâm Ansiklopedisi

KOSTANTÎNE

قستنطينة
Müellif: MUHAMMED REZÛK
KOSTANTÎNE
Müellif: MUHAMMED REZÛK
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2002
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/kostantine
MUHAMMED REZÛK, "KOSTANTÎNE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/kostantine (28.11.2024).
Kopyalama metni

Başşehir Cezayir’in doğusunda yer alan Kostantîne (Kosantîne; Constantine, Konstantin), Kartacalılar tarafından Rummel vadisinde ve savunmaya elverişli bir mevkide Cirta adıyla kurulmuştur; bugünkü adı, 311 yılında geçirdiği büyük yıkımdan sonra burayı tekrar imar eden Roma İmparatoru Büyük Konstantinos’tan gelmektedir.

442-533 yılları arasında Vandallar’ın ve ardından Bizanslılar’ın hâkimiyetinde bulunan Constantine, VII. yüzyılın sonlarında müslümanlar tarafından fethedilerek Kayrevan’da oturan İfrîkıye valisine bağlandı. 182-396 (798-1006) yılları arasında Ağlebîler’in ve arkasından Fâtımîler’in idaresi altına giren şehir 462 (1070) yılı civarında Hilâlîler’in, kısa bir süre sonra Hammâdîler’in ve 547’de (1152) Muvahhidler’in eline geçti. Coğrafyacı Ebû Ubeyd el-Bekrî (ö. 487/1094), Kostantîne’nin bu dönemlerde çok iyi korunan büyük ve kalabalık bir şehir olduğundan, Şerîf el-İdrîsî de (ö. 560/1165) çarşı ve pazarlarındaki mal bolluğundan, halkının zenginliğinden ve buradaki imar faaliyetlerinden bahseder.

Vezir Ebû Zekeriyyâ Yahyâ el-Hafsî’nin 627 yılı başında (Aralık 1229) Muvahhidler’e karşı bağımsızlığını ilân etmesinin ardından Hafsîler’e geçen Kostantîne’nin idaresi hânedandan bir emîre verildi. Ancak zaman zaman burada valilik yapan kimselerin bağımsızlık ilân etmesiyle veya başka bir sultana bağlanmasıyla hâkimiyetin kaybedildiği görülür. 709-711 (1309-1311) yıllarında Bicâye Sultanı Ebü’l-Bekā döneminde ve 712-719 (1312-1319) yılları arasında Vezir İbnü’l-Gamr’ın yönetiminde iken yarı bağımsız durumda idi. 725’te (1325) bir diğer vezir İbn Kālûn’un başlattığı isyan hareketi Abdülvâdîler’in sürekli hücumlarına sebep olduysa da bu hücumların hiçbiri sonuç vermedi. Daha sonra Merînî Sultanı Ebü’l-Hasan doğuya doğru başlattığı fetih hareketi sırasında Kostantîne’yi işgal etti; fakat arkasından Kayrevan’da yenik düşünce (Muharrem 749 / Nisan 1348) şehir tekrar Hafsî sülâlesinden I. Ebü’l-Abbas Ahmed el-Fazl’ın eline geçti. XIV. yüzyılın sonuna kadar Hafsîler’le Merînîler arasında birkaç defa el değiştiren Kostantîne, Hafsîler hâkimiyetinin şekilde kaldığı XV. yüzyılı Zevâvîde Arap kabilesine mensup Savleoğulları ile Benî Abdülmü’min, Beni’l-Lefgûn ve Benî Bâdis gibi diğer bazı ailelerin yönetiminde geçirdi.

Osmanlılar’ın Kuzey Afrika’ya ulaşmasıyla Kostantîne şehri için yeni bir dönem başladı. Vayssettes’e göre Osmanlılar’ın şehri almaya yönelik ilk teşebbüsü 923’ün (1517) başlarında oldu. E. Mercier’ye göre Kostantîne, 1519 veya 1520 yılında Osmanlılar’ın Cezayir beyi Barbaros Hayreddin Paşa’nın adamlarından Hasan Ağa tarafından zaptedildi; fakat Hafsîler’in 1526’da geri aldığı şehir bir yıl sonra tekrar Osmanlılar’ın eline geçtiyse de ancak 940’ta (1533-34) Osmanlılar bir garnizon kurarak tam hâkimiyet sağladılar. Hasan el-Vezzân, XVI. yüzyılın başlarında 8000 hâneli Kostantîne’de gelir düzeyinin yüksek olduğunu ve burada bir ulucami, iki medrese, üç-dört zâviye ile güzel evlerin ve çok sayıda çarşı pazarın bulunduğunu, daha ziyade yünlü kumaş satan tüccarlardan bir kısmının üretilen yağ ve ipeği Numidya’ya göndererek hurma ve köle ile değiştirdiklerini yazmaktadır (Vaṣfü İfrîḳıyye, II, 55-60).

Osmanlılar döneminde Kostantîne, Vehrân’ın İspanyollar’ın elinde kalması ve Tilimsân’ın önemini kaybetmesi sebebiyle başşehir Cezayir’den sonra ikinci önemli şehir durumundaydı. Kostantîne’nin önemini arttıran başlıca hususlar iç kesimde yer aldığı için deniz saldırılarından korunması, müstahkem olması, başşehirden uzaklığı dolayısıyla merkezî yönetime karşı yarı bağımsız bir konumda bulunması ve Tunus’a olan yakınlığıdır. Şehir halkının sosyal durumu hemen hemen başşehirden farksızdı. Nüfusun büyük bir kısmını asırlar önce buraya yerleşen bölgenin insanları, bir kısmını da Endülüs, Bicâye, Tunus ve diğer şehirlerden gelenler oluşturuyordu. Bunlara daha sonra İspanya’dan sürülen yahudiler, Osmanlı halkı ve ticaret yoluyla Sahrâ’dan gelen zenciler de katıldı.

Kostantîne ve çevresinde Osmanlı yönetimine girmesinden XVII. yüzyılın ortalarına kadar, başlıcaları 979’daki (1571) Murâbıt asıllı Benî Abdülmü’min isyanı ile 1052’deki (1642) Kabîliye bölgesi isyanı olan çeşitli ayaklanmaların meydana geldiği ve bunların güçlü yöneticiler tarafından şiddetle bastırıldığı görülür. 1792’de Sâlih Bey’in öldürülmesine kadar şehirdeki güçlü yönetim devam etti. Bu olaydan sonra karışıklık, ticarî bakımdan gerileme ve imar faaliyetlerinde durgunluk yaşanan bir dönem başladı. 1804’te Türkler’e karşı isyan eden Kabîliyeli Murâbıtlar’dan İbnü’l-A‘reş’e bağlı güçlerin saldırmasıyla durum daha da kötüleşti. Bundan üç yıl sonra da bir Tunus ordusunun başında hücuma kalkan Süleyman Kâhya bir süre şehri kuşatarak topa tuttu. Nihayet Cezayir’den bir Osmanlı takviye kuvvetinin gelmesi üzerine kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı.

Kostantîne’nin yönetimini elinde tutan son Osmanlı idarecisi yetenekli bir kişi olan Kuloğlu Ahmed Bey’di. Ahmed Bey, 1830’da Fransızlar’ın Cezayir’i işgalinin ardından Garp ocaklarının ortadan kalkmasından yararlanarak burada bağımsız bir beylik kurmaya çalıştı ve Bâbıâli’den paşa unvanı aldı. 1836 yılında Fransızlar’ın Cezayir genel valisi Mareşal Klauzel Kostantîne’yi işgal etmeye kalkıştıysa da Ahmed Bey tarafından geri püskürtüldü. Fakat daha sonra şehir tekrar kuşatıldı ve 13 Ekim 1837’de General Valée kumandasındaki Fransız ordusunun kanlı bir hücumuyla işgal edildi. İşgalin ardından Ahmed Bey Sahrâ’ya çekilip on bir yıl süreyle Fransızlar’a karşı savaştı, ancak sonunda esir düştü ve esarette iken öldü. Kostantîne, Fransız işgali altında 1837’den 1848’e kadar askerî ve ardından sivil yönetimle idare edildi ve bu tarihten itibaren büyük gelişme gösterdi. Osmanlı devrinde bir beylik merkezi olan şehir sömürge döneminde üç yönetim biriminden birinin merkeziydi. Cezayir’in bağımsızlığa kavuşmasından (1962) sonra aynı adla kurulan vilâyetin merkezi yapıldı. Bugün Doğu Cezayir’in en kalabalık şehri olarak bir tarım, ticaret, sanayi, eğitim ve kültür merkezi durumundadır. 1969’da kurulan Kostantîne Üniversitesi’nde 20.000 civarında öğrenci okumaktadır. Şehirde bir de milletlerarası havaalanı bulunmaktadır.

Kostantîne şehrinin nüfusu 1948’de 117.000 iken daha sonra düzenli biçimde artarak 1965’te 235.000’e, 1987’de 470.000’e ve 2002’de de 515.000’e (tah.) ulaşmıştır.

Kostantîne, Batı İslâm dünyasında ilmî şöhrete sahip önemli şehirlerden biridir. Siyasî karışıklıklara rağmen burada hiçbir zaman ilmî ve fikrî faaliyetler eksik olmamış, özellikle Hafsîler zamanında çok sayıda ilim adamı yetişmiştir. Bunlar arasında kadılık, müftülük, hitâbet görevlerinde bulunan ve tarih, biyografi, düşünce, tıp, matematik, mantık, aruz, nahiv ve fıkıh konularında çok sayıda kitap telif eden İbn Kunfüz başta gelir. Sûku’l-Gazâl, Sîdî el-Ahdar ve Sîdî el-Kettânî camileri gibi XVIII. yüzyıla ait eserlerin bulunduğu şehrin en meşhur mimari yapısı, günümüzde de en güzel tarihî eser sayılan Ahmed Bey’in yaptırdığı Kasrü’l-bây’dır; ayrıca çok sayıda çarşısı, dükkânı, hamamı ve güzel evleri bulunmaktadır. Kostantîne’nin sosyal ve ekonomik durumu üzerine bazı eserler yazılmıştır. Bunlardan Sâlih el-Anterî’nin el-Aḫbârü’l-mebniyye fî târîḫi Ḳostanṭîne’siyle 1804-1870 yılları arasındaki sosyal ve ekonomik buhranlara yol açan kıtlık olaylarını ele aldığı Mecâʿâtü Ḳostanṭîne’si en ünlü olanlardır.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 63.

Şerîf el-İdrîsî, el-Ḳāratü’l-İfrîḳıyye ve Cezîretü’l-Endelüs (nşr. İsmâil el-Arabî), Cezayir 1983, s. 166.

İbnü’l-Hâc en-Nümeyrî, Feyżü’l-ʿubâb ve ifâżatü ḳıdâḥi’l-âdâb fi’l-ḥareketi’s-saʿîde ilâ Ḳosanṭîne ve’z-Zâb (nşr. Muhammed b. Şakrûn), Beyrut 1990, tür.yer.

İbn Kunfüz, el-Fârisiyye fî mebâdiʾi’d-devleti’l-Ḥafṣıyye (nşr. Muhammed eş-Şâzelî en-Neyfer – Abdülmecîd et-Türkî), Tunus 1968, tür.yer.

, II, 55-60.

Hifnâvî, Taʿrîfü’l-ḫalef bi-ricâli’s-selef, Beyrut 1402/1982, tür.yer.

Sâlih el-Anterî, el-Aḫbârü’l-mebniyye fî târîḫi Ḳostanṭîne, Cezayir 1846.

a.mlf., Mecâʿâtü Ḳostanṭîne (nşr. Râbih Bûnâr), Cezayir 1974.

E. Vayssettes, “Histoire des beys de Constantine”, Bulletin de la société archéologique de Constantine (1869).

E. Mercier, Histoire de Constantine, Constantine 1903.

Braham, Constantine et son prossé, Constantine 1931.

Ahmed b. Mübârek b. el-Attâr, Târîḫu Ḳostanṭîne (nşr. Râbih Bûnâr), Cezayir 1971.

Ebü’l-Kāsım Sa‘dullah, Târîḫu’l-Cezâʾiri’s̱-s̱eḳāfî, Cezayir 1981, I, 52-57, 169-171.

G. Yver, “Kosantina”, , VI, 866-869.

a.mlf., “Ḳuṣtanṭīna”, , V, 530-532.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 224-225 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER