https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-musdi
598 (1202) veya 599’da Endülüs’te Gırnata (Granada) civarında Vâdîâş’ta (Guadix) doğdu. Büyük dedesine nisbetle İbn Müsdî (Mesdî) diye meşhur oldu. Endelüsî ve Mühellebî nisbeleriyle de anılır. Yirmi yaşına kadar memleketindeki birçok âlimden ilim tahsil etti. 620’den (1223) sonra Tilimsân, Tunus, Halep, Dımaşk gibi yerleri dolaşarak Mısır’a geçti. Mısır’da bir müddet oturduktan sonra Mekke’ye göç edip vefatına kadar burada yaşadı. Seyahatleri sırasında birçok âlimden faydalandı, bazılarından icâzet aldı. Abdüssamed b. Ebû Recâ el-Belevî, Ebü’l-Kāsım Îsâ b. Abdülazîz el-Lahmî ve Muhammed b. Ali el-Esedî es-Sebtî’den kıraat tahsil etti. İbn Müsdî’nin diğer hocaları arasında Ebû Muhammed İbn Ulvân, Ebü’l-Kāsım İbn Sasrâ, Fahre’l-Fârisî, İbn Halfûn ve Muhammed b. Abbâd el-Hılâtî gibi âlimler yer almakta olup Alemüddin ed-Devâdârî, seyahatnâmesiyle ünlü Ebû Muhammed el-Abderî, Mecdüddin Abdullah b. Muhammed et-Taberî, Abdülmü’min ed-Dimyâtî ve Ebü’l-Yümn İbn Asâkir de onun talebelerinden bazılarıdır. İbn Müsdî 10 Şevval 663’te (26 Temmuz 1265) Mekke’de meydana gelen bir baskın sırasında öldürüldü; bir rivayete göre ise veba salgınında öldü ve Cennetü’l-muallâ’ya defnedildi.
Geniş ilmî birikiminden söz edilen İbn Müsdî’nin hadisin yanı sıra fıkıh, kıraat, edebiyat ve şiirle de uğraştığı, nazım ve nesir alanında dili çok iyi kullandığı, ifadelerinin son derece düzgün, fesahat ve belâgat açısından kusursuz olduğu, hem Mağrib hattını hem de diğer İslâm ülkelerinde kullanılan yazıyı çok güzel yazdığı belirtilmektedir. Dedesinden Kādirî tarikatı hırkası giydiği rivayet edildiğine göre (Safedî, V, 254) onun tasavvufla da ilgilendiği anlaşılmaktadır.
Tenkitlerinden çok az kimsenin kurtulduğu belirtilen İbn Müsdî Mekke’ye yerleştikten sonra Zeydiyye mezhebine ilgi duyarak aralarına katılmış, onlar da kendisini 661’de (1263) Mescid-i Harâm’a hatip tayin etmiştir. Kitaplarında genellikle Zeydîlik’le ilgili bilgiler verdiği zikredilmekte, Hz. Âişe hakkında ileri geri konuştuğu ve Şîa yanlısı bid‘atçı bir kimse olduğu belirtilmektedir.
İbn Müsdî, Endülüslü bir hocasının bir araya getirdiği Erbaʿîn’ini ondan alıp daha sonra bu hadislerin başka senedlerini bularak onları rivayet etmesi sebebiyle eleştirilmiştir. Eleştiriyi değerlendiren İbn Hacer, bu durumun semâ iddiasında bulunulmaksızın yapılmış bir nevi tahrîc faaliyeti olarak görülmesi gerektiğini, bunun da râvinin kizbine değil vehmine delâlet edeceğini ileri sürmüş ve İbn Müsdî’yi savunmuştur (Lisânü’l-Mîzân, V, 438). Zehebî de İbn Müsdî’yi zayıf sayanların bulunduğunu belirterek kendisinin de Muʿcem’ini incelerken bazı vehimlerini tesbit ettiğini söylemektedir (Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, IV, 1449). İbn Müsdî’yi para karşılığında hadis rivayet ettiği için tenkit edenler de vardır (Fâsî, II, 407-408).
Eserleri. 1. Muʿcemü’ş-şüyûḫ. İbn Müsdî’nin şeyhleri hakkında bilgi verdiği üç cilt hacminde bir eser olup vezinsiz fakat kafiyeli bir anlatımla kaleme alınmıştır. Zehebî bu eserden istifade ettiğini (Mîzânü’l-iʿtidâl, IV, 73), Safedî de müellif hattı nüshasını görüp ondan faydalandığını (el-Vâfî, V, 255) bildirmektedir. İbn Müsdî’nin devrinin diğer tanınmış âlimleri için de mu‘cemler kaleme aldığı belirtilmektedir.
2. el-Müsnedü’l-ġarîb. Müellifin yaşadığı dönemdeki ve daha önceki hadis âlimlerinin görüşlerini topladığı bir eserdir.
3. el-Müselselât. Eserden seçilmiş hadisleri ihtiva eden bir cüz günümüze ulaşmıştır (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 103, vr. 172-177).
4. İʿlâmü’n-nâsik bi-aʿlâmi’l-menâsik. Mezheplerin hacla ilgili görüşlerinin ve dayandıkları delillerin toplandığı hacimli bir kitaptır (a.g.e., a.y.).
5. el-Erbaʿûne’l-muḫtâre fî fażli’l-ḥac ve’z-ziyâre. Brockelmann, eserin Ebû Bekir Cemâleddin Muhammed b. Yûsuf b. Mugīre’ye de nisbet edildiğini söylemekte (GAL [Ar.], VI, 281-282), İbn Rüşeyd bu eserden çeşitli hadisler nakletmektedir (Milʾü’l-ʿaybe, V, 133, 140).
İbn Müsdî’nin bunlardan başka Menâḳıbü’ṣ-Ṣıddîḳ’ı ile kendisine tarikat hırkası giydiren şeyhlerinin Hz. Peygamber’e ulaşan silsilesini kaydettiği bir cüzünden bahsedilmekte (Abdülhay el-Kettânî, II, 580), Keşfü’ẓ-ẓunûn’da onun “delâilü’n-nübüvve” konusunda eser yazanlardan olduğu belirtilmekte (I, 706; ayrıca bk. DİA, XVI, 276), ayrıca Muâviye ve yakınları aleyhinde 600 beyitlik bir kasidesi bulunduğu kaydedilmektedir. Onun Esne’l-menâʾiḥ fî esme’l-medâʾiḥ adlı na‘tı da meşhurdur.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Rüşeyd, Milʾü’l-ʿaybe bimâ cümiʿa bi-ṭûli’l-ġaybe fi’l-vicheti’l-vecîhe ile’l-Ḥaremeyn Mekke ve Ṭaybe (nşr. Muhammed Habîb İbnü’l-Hoca), Beyrut 1408/1988, V, 133, 140, 143, 144, 231, ayrıca bk. İndeks.
Zehebî, Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, IV, 1448-1450.
a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl, IV, 73.
a.mlf., Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ (Altıkulaç), III, 1312-1313.
Safedî, el-Vâfî, V, 254-255.
Yâfiî, Mirʾâtü’l-cenân, IV, 162.
İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müẕheb, II, 333-334.
Fâsî, el-ʿİḳdü’s̱-s̱emîn, II, 403-410.
İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, V, 437-438.
İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, VI, 228.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 58, 706; II, 1735.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, V, 313.
Kettânî, er-Risâletü’l-müsteṭrafe, s. 83; a.e. (Özbek), s. 123, 203, 287.
Îżâḥu’l-meknûn, II, 508.
Brockelmann, GAL (Ar.), VI, 281-282.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, XII, 140.
Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, II, 580.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VII, 150-151.
M. Habîb el-Hîle, et-Târîḫ ve’l-müʾerriḫûn bi-Mekke, London 1994, s. 43-45.
Yusuf Şevki Yavuz, “el-Hasâisü’l-kübrâ”, DİA, XVI, 276.