HAFÂCE (Benî Hafâce) - TDV İslâm Ansiklopedisi

HAFÂCE (Benî Hafâce)

بنو خفاجة
Müellif: HÜSEYİN ALGÜL
HAFÂCE (Benî Hafâce)
Müellif: HÜSEYİN ALGÜL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1997
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/haface-beni-haface
HÜSEYİN ALGÜL, "HAFÂCE (Benî Hafâce)", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/haface-beni-haface (28.11.2024).
Kopyalama metni

Benî Ukayl’in bir kolu olup adını Hafâce b. Amr b. Ukayl b. Kâ‘b b. Rebîa b. Âmir b. Sa‘saa b. Muâviye b. Bekir b. Hevâzin b. Mansûr b. İkrime b. Hasafe b. Kays b. Aylân’dan alır. İbnü’l-Kelbî’ye göre kabileye adını veren Hafâce’nin asıl adı Muâviye’dir (Cemhere, s. 336); Sem‘ânî ise onun bir kadın olduğunu söyler (el-Ensâb, V, 155). Meşhur şair Tevbe el-Hafâce’nin de (ö. 57/676-77) üçüncü ceddi olan Hafâce b. Amr hicretten önce ölmüştür. Câhiliye döneminde Necid’in Medine’ye yakın taraflarında yaşayan Hafâcîler’in reisi Kâ‘bü’l-Asgar b. Hafâce’nin Âmir b. Sa‘saa’nın refakatinde Resûlullah’ın huzuruna çıktığı ve kavmiyle beraber müslüman olduğu kaydedilmektedir. Hafâcîler, Hz. Peygamber’in vefatı üzerine ridde olaylarına karıştılarsa da daha sonra Hâlid b. Velîd’e boyun eğerek tekrar İslâm’a döndüler. II. (VIII.) yüzyılda bu kabilenin bazı mensuplarının Halife Hişâm b. Abdülmelik’in sarayının bulunduğu Rusâfe’de ikamet ettikleri bilinmektedir. IV. (X.) yüzyılda Karmatîler’in çıkardıkları karışıklıklar üzerine de kuzeye tırmandılar. Abbâsî Halifesi Tâi‘-Lillâh, Kûfe’nin idaresini 374’te (984-85) Emîr Ebû Tarîf Ulyân b. Sümâl el-Hafâce’ye tevdi etti; bu Hafâcîler’in aldığı ilk emirlikti. Bazı Hafâcî grupları aynı dönemde Rahbe, Halep ve Humus’ta faaliyette bulundular; bununla beraber soygun ve yağmalama olaylarına iştirakleri ve kabileler arası çarpışmalar sebebiyle sürekli yer değiştirdiler. Bir grup Hafâcî de Endülüs’e ve Aşağı Mısır’a yerleşmişti.

Hafâcîler bölgedeki Ukaylîler ve Mezyedîler’le bazan barış, bazan da savaş halinde bulundular. Büyük Selçuklular, Büveyhîler, Abbâsîler ve Fâtımîler’le ise daha ziyade menfaate dayanan bir siyasî ilişki içindeydiler. Önceleri Musul’a hâkim olan Benî Yüzîd ile ittifak yaptıkları halde daha sonra anlaşmazlığa düştüler. Kûfe’de iken Ukaylî Emîri Karvâş’ın hücumuna mâruz kalarak Suriye’ye doğru gittilerse de ardından Abbâsî kumandanı Ebû Ca‘fer el-Haccâc’ın Medâin’i kuşatan Ukaylîler’e karşı yardım çağrısına katılarak Kûfe’ye geri döndüler. Ancak 397’de (1006-1007) Karvâş ile Hafâcî reisi Sümâl arasında şiddetli çarpışmalar meydana geldi ve Kûfe’yi önce Ukaylîler, ardından Hafâcîler ele geçirdiler. Sümâl’in, Fâtımî Halifesi Hâkim-Biemrillâh tarafından Rahbe’ye vali tayin edildiği sırada (399/1008) bir suikast neticesinde öldürüldüğü rivayet edilir.

Hafâcîler üzerinde daha sonra Sümâl’in oğullarından Sultan, Ulvân, Receb ve Ali etkili oldular. 402 (1011-12) yılında Sultan Kûfe civarında bulunan hac güzergâhındaki kuyulara el koydu ve su almak için buraya uğrayan hacı kafilelerine saldırarak çoğunu öldürüp mallarını yağmaladı. Fakat arkasından Ukaylîler’in de desteklediği Abbâsî ordusu tarafından bozguna uğratılarak esir alındı, daha sonra da salıverildi. 404’te (1013) Kûfe’ye baskın yapan Hafâcîler, Ebü’l-Hasan b. Mezyed el-Esedî’nin de yardımı ile geri püskürtüldü ve yaklaşık 5000’i öldürülüp esir alınanları da Bağdat’ta teşhir edildi. 417 (1026) yılında Mezyedîler’le iş birliği yapan Hafâcî reisi Ebü’l-Fityân Menî‘ b. Hassân, Ukaylî Emîri Karvâş üzerine yürüyerek Enbâr’ı istilâ edip yağmaladı. Daha sonra da Mezyedîler’e ait Câmiayn’a saldırdı; ancak Dübeys b. Ali tarafından takip edilince oradan uzaklaşmak zorunda kaldı. Hafâcîler bir ara Enbâr’ı tekrar yağmaladılarsa da Karvâş onları bölgeden uzaklaştırıp şehri surlarla çevirdi. Bölgede takip ettiği saldırgan siyaset yüzünden yalnız kalan Hafâce reisi Menî‘ sonunda Büveyhîler’den Ebû Kâlîcâr’ı metbû tanımak zorunda kaldı; ancak böylece kuvvet de kazanmış oldu. Buna karşılık Dübeys 420’de (1029) Ebû Kâlîcâr’a bağlılık akdini feshetti. Hafâce kabilesi içinde çıkan reislik kavgaları sonunda Ali b. Sümâl öldürüldü, yerine yeğeni Hasan b. Ebü’l-Berekât geçti (425/1034).

Bağdat’ta vuku bulan isyanların bastırılmasında Hafâcîler’den destek istenildiği de olurdu; nitekim 428’de (1036-37) Barstogan Bağdat’ta isyan ettiğinde halifenin emîri Arslan el-Besâsîrî bu isyanı onların desteğiyle bastırmıştı. Fâtımî Veziri Bedr el-Cemâlî’nin Nâsırüddin el-Cüyûşî kumandasında Suriye’ye gönderdiği orduda (472/1079) Aşağı Mısır’a yerleşen Hafâcîler de vardı. Hafâcîler, 485 (1092) yılında Bağdat-Kûfe yoluyla memleketlerine dönmekte olan hacı kafilelerine saldırdılar ve çok sayıda hacıyı öldürüp mallarını yağmaladılar. Bunun üzerine Bağdat yönetimi meseleye ciddiyetle eğildi ve bölgeye sevkettiği askerlerle bu kabileyi çökertti; bundan sonra Hafâcîler siyasî güçlerini giderek kaybettiler. 499’da (1105) Ubâde kabilesiyle kavgaya tutuşup başlangıçta Sadaka b. Mansûr’un yardımıyla üstünlük sağladılarsa da daha sonra Suriye’ye doğru sürüldüler. 507’de (1113) I. Baudouin’i Taberiye’de kuşatan Selçuklu ordusunda onlar da vardı. XII. yüzyılın ortalarına doğru Irak’a tekrar döndüklerinde çok zayıf ve yoksul bir durumda idiler. 556 (1161) yılında Hille ve Kûfe civarında toplanıp bu şehirlerden yiyecek talebinde bulundular. 588’de (1192) Benî Âmir kabilesi Basra’yı tehdit edince yardıma koştular. XV. yüzyıl müelliflerinden Kalkaşendî, Hafâcî reislerine yazılan mektuplarda kendilerine “ile’l-meclisi’s-sâmî el-emîr” şeklinde hitap edildiğini kaydeder (Ṣubḥu’l-aʿşâ, VII, 280).

Osmanlı hâkimiyeti sırasında Türkler’le uzun süre mücadele eden Hafâcîler günümüze kadar Irak’ın idarî, siyasî, içtimaî ve kültürel hayatında önemli rol oynamışlardır. Bugün başta Bağdat olmak üzere Musul, Necef, Basra gibi şehirlerde yaşayan ve önemli makamlar işgal eden çok sayıda Hafâcî vardır. 1965’te Hafâce’nin Irak’taki reisi Şeyh Sakbân Ali el-Hafâcî Şatra şehrinde oturmakta ve Meclisü’n-nüvvâb’da aşiretini temsil etmekteydi. Aynı tarihte Irak’ta, büyük bir bölümü Kûfe’ye 200 km. uzaklıktaki Şatra ile Nâsıriye’de ve Hille ile Şenâfiye’de mukim olup tarım ve hayvancılıkla uğraşan Hafâcîler’in sayısı 30.000 civarındaydı (M. Abdülmün‘im Hafâcî, s. 91). Ayrıca sayıları tesbit edilememekle beraber halen Mısır, Suriye ve İran’da yaşayan Hafâcîler de bulunmaktadır.

Hafâcîler arasından birçok şair ve edip yetişmiştir. Bunlardan, sevgilisi Leylâ el-Ahyeliyye’ye yazdığı şiirle meşhur olan Tevbe b. Humeyyir, Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Hafâcî ile İbn Sinân el-Hafâcî başta gelir. Meşhur dil ve edebiyat âlimi Şehâbeddin el-Hafâcî, Sicilya Emîri Hafâce b. Süfyân, İbnü’l-Kattâ es-Sıkıllî, Ebü’l-İyâl el-Hafâcî, Muhammed b. Muârik el-Hafâcî ve Ebû İshak İbrâhim el-Hafâcî gibi kişiler de diğer meşhur simalardır. Son dönem Irak şairleri arasında seçkin bir yeri olan Abdülhâdî Muhyî ve Arap edebiyatına dair neşrettiği çeşitli klasik kaynaklarla Arap edebiyatı tarihi üzerine kaleme aldığı birçok eser yanında ailenin tarihi ve tanınmış şahsiyetleriyle ilgili bir kitap yazan (bk. bibl.) Mısırlı çağdaş âlim ve yazar Muhammed Abdülmün‘im Hafâcî de Hafâce kabilesine mensuptur.


BİBLİYOGRAFYA

, “ḫfc” md.

, s. 336.

, s. 299.

, s. 469.

, V, 155.

, I, 330; III, 54.

, IX, 170, 174, 192, 197, 223, 224, 245, 321, 352; X, 217, 399.

, II, 340.

, III, 523, 530; IV, 254, 255, 277, 278, 491.

, I, 343; VII, 280.

a.mlf., Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 230.

Râgıb et-Tabbâh, İʿlâmü’n-nübelâʾ bi-târîḫi Ḥalebi’ş-şehbâʾ, Halep 1343/1925, IV, 201.

, II, 217.

M. Abdülmün‘im Hafâcî, el-Ḫafâciyyûn fi’t-târîḫ, [baskı yeri yok] 1965.

, s. 71.

Kehhâle, Muʿcemü ḳabâʾili’l-ʿArab, Beyrut 1402/1982, I, 350 vd.

Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları, Ankara 1983, s. 82-83.

Abbâs Azzâvî, ʿAşâʾirü’l-ʿIrâḳ, Kum 1411, IV, 32, 47, 52-53, 86-89, 92-93, 104, 150, 194.

Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, s. 50, 122.

, VII, 417-419.

, III, 2052.

F. Krenkow, “Hafâce”, , V/1, s. 61-63.

a.mlf. – [A. A. A. Dixon], “K̲h̲afād̲j̲a”, , IV, 910-912.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 70-71 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER