FÎRUZ BEY CAMİİ ve MEDRESESİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

FÎRUZ BEY CAMİİ ve MEDRESESİ

Müellif: AYNUR DURUKAN
FÎRUZ BEY CAMİİ ve MEDRESESİ
Müellif: AYNUR DURUKAN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1996
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/firuz-bey-camii-ve-medresesi
AYNUR DURUKAN, "FÎRUZ BEY CAMİİ ve MEDRESESİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/firuz-bey-camii-ve-medresesi (28.11.2024).
Kopyalama metni

Milas’ın Burgaz mahallesinde, Hisarbaşı ve Yeldeğirmeni mevkilerini birleştiren yol üzerinde yer alan yapıların, caminin girişindeki dört satırlık sülüs hatlı ve 26 Safer 797 (21 Aralık 1394) tarihli Arapça kitâbeden Osmanlılar’ın Menteşe valisi Fîruz Bey tarafından inşa ettirilmiş olduğu öğrenilmektedir. Halk arasında Kurşunlu Cami adıyla da tanınan cami, mavi damarlı mermer kaplamalarından dolayı Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde Gökcami şeklinde zikredilmiştir. İnşaat tarihi Osmanlılar’ın Milas’taki ilk hâkimiyet dönemine (1390-1402) rastladığı için bazı araştırmacılar yapıları erken Osmanlı eseri olarak değerlendirmekte iseler de plan tipi dışında mimarileri Beylikler döneminin devamı niteliğindedir.

Cami, Anadolu’da özellikle Osmanlı döneminde XIV. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren yaygın biçimde ortaya çıkan ve “zâviyeli camiler” denilen yapıların önemli bir örneği olup cephe düzenlemesi, teknik özellikleri, süslemeleri ve kullanılan malzeme yönünden yöredeki Menteşe Beyliği camileriyle büyük benzerlikler gösterir. Bundan dolayı Balat’taki 1402 tarihli İlyas Bey Camii’nde çalışan ustalarla aynı atölyeye mensup ustalar tarafından yapılmış olabileceği düşünülmektedir (Goodwin, s. 31). Yapı bu tipin örnekleri arasında gelişmiş mekân anlayışı, örtü sistemindeki çeşitleme, cephe düzenlemesi, malzeme-teknik özellikleri ve süslemesi açısından Ortaçağ Türk mimarisi içinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Birçok defa onarıldığı anlaşılan yapının üst kısımları ile kuzeyindeki şadırvan XIX. yüzyıl eseridir; minberin ve kapı kanatlarının da 1875 yılında İstanbul’a götürüldüğü ve yerlerine yenilerinin yapıldığı bilinmektedir. 1824-1826 yıllarında Milas’ı ziyaret eden Avusturyalı seyyah A. von Prokesch, cami çevresinde içinde zambaklar yetişen bir mezarlığın bulunduğundan söz etmektedir. Ancak bu hazîreden günümüze bazı eski fotoğraflarla (bk. Ayverdi, rs. 895) Fîruz Bey’in eşine ait olduğu söylenen bir mezar taşından başka bir iz kalmamıştır. Yapı son olarak 1974-1977 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce büyük ölçüde onarılmış, kurşun örtüleri, kubbe kasnağı sıvaları, içteki kalem işleri yenilenirken çevresinde de düzenleme yapılmıştır.

Cami üç bölümlü son cemaat yeri, giriş mekânı ve bunun iki tarafında yer alan birer yan mekânla (hücre, zâviye) harimden oluşur. Kare planlı orta bölümü üçgen kuşakla geçilen sekiz dilimli kubbe ile, dikdörtgen planlı yan bölümleri beşik tonozlarla örtülü olan ve avlunun zemin kotundan iki basamak aşağıda bulunan son cemaat yeri, içteki bölünmeyi yansıtmayacak biçimde beş sivri kemerle avluya açılır. Yapının kuzey cephesi ekseninde dikdörtgen kapı ile geçilen giriş mekânı yaklaşık kare planlıdır ve üzeri bindirme tonozla örtülüdür. Buradan, ikişer basamakla çıkılan doğu-batı ekseninde açılmış birer basık kemerli kapı ile yanlardaki hücrelere geçilir. Kare planlı olan ve altlı üstlü ikişer pencere ile kuzeyden son cemaat yerine, yanlardan ve güneyden dışarıya bakan yan hücrelerden doğudaki tromplarla, batıdaki ise üçgenlerle geçilen birer kubbe ile örtülüdür. Diğer hacimlerden daha büyük boyutlu olan kare planlı ve tromp geçişli kubbeyle örtülü harime üç basamakla çıkılır. Giriş bölümü ile bu mekânın arasındaki bağlantı büyük sivri kemerle sağlanmıştır.

Yapı dıştan simetrik bir cephe düzenlemesi yansıtır. İki tarafı kapalı son cemaat yerinin sivri kemerlerinden ortadaki, “L” kesitli pâyeler üzerine yerleştirilmiş mukarnaslı konsollara oturur ve diğerlerinden daha yüksek tutulmuştur. Orta kısım hariç pâyelerin arası yaklaşık 1 m. yüksekliğinde mermer şebekelerle kapatılmıştır. Yan duvarlarda, zâviyelerin cephelerinde olduğu gibi altlı üstlü ikişer pencere yer almaktadır. Harimin ise üç yönde dışa açılan dörder dikdörtgen penceresi vardır; bunlardan üsttekiler basık kemerli, alınlıklı ve alçı şebekeli, alttakiler kemersiz ve demir şebekelidir. Harimin kubbesi diğerlerinden farklı olup çift kat sekizgen kasnaklıdır ve alt kasnağın doğu, güney ve batı yüzlerinde alçı şebekeli birer yuvarlak pencere bulunur. İçten bindirme tonoz örtülü olan giriş mekânının üzeri de kubbe ile kapatılmıştır. Dış cepheler çok özenli bir işçilik gösteren mavi damarlı mermer, kubbeler ise kurşun levhalarla kaplanmıştır; iç mekânlar sıvalı olduğundan duvarların yapı malzemesi anlaşılamamaktadır. Harim ve zâviye kubbelerinin kasnakları ile son cemaat yeri tonozunun iki başındaki kalkan duvarlar horasan sıvalı olup kiremit rengi görünümleriyle mavi-beyaz mermer kaplamalar üzerinde dikkat çekmektedir. Yapının kuzeybatı köşesinde, kaidesi duvar kütlesinde yer alan silindirik gövdeli ve tek şerefeli, şerefe altı dört sıra mukarnas dolgulu kesme taş minare bulunur.

Binadaki süslemeler daha çok son cemaat yeri, giriş, mihrap ve harimin örtü sisteminde görülür. Üç sıra mukarnas şeridiyle çevrilmiş olan kapı, üstte çift renkli taş işçiliği gösteren sivri kemerli bir alınlıkla taçlandırılmıştır. Kemer alınlığının üst kısmında, dilimli kör kemerli bir çerçeve içinde kitâbe, çevresinde ise oldukça natüralist anlayışta gül, karanfil, yaprak motiflerinden oluşan bitkisel bezemeler yer alır; lentonun altında palmet, rûmî ve lotus motifleri dikkat çeker. Son cemaat yeri korkuluk şebekeleri dört, sekiz, on ve on iki kollu yıldız geçmelerden oluşturulmuştur ve biri diğerine benzemez. Orta kemerin üstündeki saçağı taşıyan konsollarla bunların aralarında alçı üzerinde kıvrık dal, rûmî, palmet, lotus gibi üslûplaştırılmış ve karanfil, gül, enginar yaprağı gibi natüralist işlenmiş bitkisel motifler görülür. Beyaz ve renkli mermerden yapılmış beş cepheli ve kavsarası beş sıra mukarnaslı mihrap nişinin üst bölümü kıvrık dal, rûmî, palmet ve lotuslardan oluşturulmuş girift bitkisel bezemelidir. Bu bölümün altındaki kelime-i tevhid yazılı şeridin hemen aşağısında zincire asılı üç kandil motifi dikkati çeker ve aynı motif, batıdaki yan mekânın kuzey duvarında yer alan üst pencerenin kemeri ortasında da görülür. Mihrabın çevresi iki sıra mukarnaslıdır. Mukarnasların üzerinde ikisi yarım, ortadaki tam palmet biçiminde bir tepelik vardır. Mihrabın iki yanına dikey olarak yazılmış sanatçı adlarından binanın Hasan b. Abdullah el-Bennâ, süslemelerin ise Mûsâ b. Abdullah en-Nakkāş tarafından yapıldığı öğrenilmektedir. XIX. yüzyıl yapısı mermer minber kıvrık dal, spiral ve zencirek motifleriyle bezelidir. Harimle yan mekânların örtü sistemi de özgün olmayan kalem işleriyle süslenmiş ve bunlarda çoğunlukla mavi, beyaz, kiremit kırmızısı, yeşil ve kahverengi boyalarla yapılan kıvrık dal, rûmî ve palmet motifleri tercih edilmiştir. Harimin kubbesindeki altın yaldız bezemeler de özgün değildir.

Avlunun batısında yer alan medresenin cami ile aynı tarihte inşa edildiği anlaşılmaktadır. Yapı 1964-1965 ve 1976-1977 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarılmış ve tamamen yıkık olan örtü sistemi ihya edilmiştir. Medrese, avlunun batı kanadına kuzey-güney yönünde sıralanmış yaklaşık kare planlı on altı hücreden oluşur; güneydeki ilk sekiz hücre düzgün bir biçimde yan yana dizilmiştir. Bunlardan sonra yapı kuzeydoğuya yönelmekte ve bu bölümde dört hücre, köşede de çatıya çıkışı sağlayan on bir basamaklı bir merdivenle sokağa açılan dikdörtgen bir kapı bulunmaktadır. Kapının kuzeyinde yapı doğuya yönelmekte ve bu bölümde de yine dört hücre yer almaktadır. Bugün çoğunda kimsesiz ve fakir kişiler oturan, bazıları da depo olarak kullanılan hücrelerin arka cepheleri evlere bitişmiş durumdadır.

Medresenin duvarlarının alt kısımlarında ve köşelerde kesme taş, üst kısımlarda ise moloz kullanılmıştır; kaba bir işçilik dikkati çeker. Aralarda bazı devşirme malzeme, pencere kemerleriyle bacalarda tuğla görülür. Duvarlar onarımlarda içten bütünüyle sıvanmış olup yine onarımlar sırasında takılan kapı ve pencere kasaları ahşaptır. Bütün mekânların üzeri farklı özellikler yansıtan tonoz ve kubbelerle örtülüdür. Güneydeki 2-6. hücreler, altıncısı tromp geçişli olmak üzere üçgen kuşaklarla geçilen kubbelidir. 1 ve 9-11. hücreler sivri tonoz, 7 ve 8. bindirme tonoz, 12. haç tonoz, diğerleri de çapraz tonozla örtülmüştür. Kubbe ve tonozların üzeri ise çift eğimli bir sac çatı ile örtülüdür. Mekânların hepsinde avluya açılan birer dikdörtgen kapı, 1 ve 10. hücrelerin dışındakilerde birer ocak nişi ve 1. dışında ötekilerin tamamında dikdörtgen duvar nişleriyle yine dikdörtgen mazgal tipi pencereler bulunur; 5 ve 7. hücrelerin pencereleri yuvarlak kemerlidir. Yapının kuzey ve güney cepheleri sağırdır; batı cephesi ise evler tarafından kapatılmıştır. Çatıda, kübik gövdeli ve piramidal külâhlı on dört baca bulunur. Medresenin aslında yalnızca bu mekânlardan oluşmadığı akla gelmekteyse de plan tipi ve hücre sayısı hakkında herhangi bir ipucu bulunmamaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, IX, 203.

K. Wulzinger, “Die Piruz-Moschee zu Milas”, Festschrift der technischen Hochschule, Karlsruhe 1925, s. 161-185.

a.mlf. – v.dğr., Das islamische Milet, Berlin-Leipzig 1935, s. 60-68.

İsmail Hakkı [Uzunçarşılı], Kitâbeler, İstanbul 1347/1929, II, 158-160.

P. Wittek, Menteşe Beyliği (trc. Orhan Şaik Gökyay), Ankara 1944, s. 84-87.

Aşkıdil Akarca – Turan Akarca, Milas: Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi, İstanbul 1954, s. 93-102.

Ali Kızıltan, Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler, İstanbul 1958, s. 119.

, s. 514-523, rs. 895.

G. Goodwin, A History of Ottoman Architecture, London 1971, s. 31, 74-75.

Afife Batur, Osmanlı Camilerinde Kemer, Strüktür-Biçim İlişkisi Üzerine Bir Deneme (1300-1730), İstanbul 1974, s. 62, 138-139.

Cahid Baltacı, XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976, s. 566.

Oktay Aslanapa, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı: XIV. Yüzyıl, İstanbul 1977, s. 42-43.

Yıldız Demiriz, Osmanlı Mimarisi’nde Süsleme I: Erken Devir 1300-1453, İstanbul 1979, s. 627-633.

Rahmi Hüseyin Ünal, Osmanlı Öncesi Anadolu-Türk Mimarisinde Taçkapılar, İzmir 1982, s. 12, 28.

Gönül Öney, Beylikler Devri Sanatı: XIV-XV. Yüzyıl (1300-1453), Ankara 1989, s. 14.

Hafız Kadri, “Menteşe Emâretine Ait Âsâr-ı Kadîme”, , V/25 (1330), s. 57-60.

a.mlf., “Menteşe’de Menteşelilerden Sonraki Âsâr”, a.e., V/29 (1330), s. 308-317.

Semavi Eyice, “İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İçtimaî Bir Müessesesi: Zâviyeler ve Zâviyeli Câmiler”, , XXIII/1-2 (1962-63), s. 1-80.

Besim Darkot, “Milas”, , VIII, 314.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 13. cildinde, 138-140 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER