FÂİK PAŞA CAMİİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

FÂİK PAŞA CAMİİ

Müellif: SEMAVİ EYİCE
FÂİK PAŞA CAMİİ
Müellif: SEMAVİ EYİCE
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1995
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/faik-pasa-camii
SEMAVİ EYİCE, "FÂİK PAŞA CAMİİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/faik-pasa-camii (28.11.2024).
Kopyalama metni

Batı Yunanistan’ın Epiros bölgesinde, Türk döneminde Narda olarak adlandırılan Arta’da Fâik Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Âşıkpaşazâde, XV. yüzyılın vezirlerinin adlarını ve yaptırdıkları hayır eserlerinin listesini verirken Fâik Paşa’nın da bir vakıf yapma kararında olduğunu açıklar. Bazı metinlerde “niyet etti”, bazılarında ise “niyettedir” şeklinde yazıldığına göre Âşıkpaşazâde’nin tarihini yazdığı sıralarda Fâik Paşa’nın bu hayratını henüz inşa ettirmediği sonucu ortaya çıkar. Tevârîh-i Âl-i Osmân’ın esas metni 883’te (1478) İşkodra’nın fethiyle sona erdiğine göre eserin bu tarihlerde yazıldığı kabul edilebilir.

Fâtih Sultan Mehmed döneminin önemli, fakat o nisbette de az tanınan vezirlerinden olan Fâik Paşa’nın bu padişahın son yıllarında oldukça nüfuz kazandığı ve kendisine Ramazan 883’te (Aralık 1478) geniş haslar verildiği bilinmektedir. Serez’de dalyanları, Selânik’te mülk ve haslarından başka Selânik çevresinde köyleri olan Fâik Paşa’nın buralardan elde edilecek gelirleri Narda’daki imaretine vakfettiği tapu defterindeki (nr. 167, s. 53) bir kayıttan öğrenilmektedir. 898’de (1492-93) düzenlenen ve 907’de (1501-1502) bir zeyil eklenerek geliştirilen vakfiyesinin sûretinde Selânik, Narda, Karlı ili, Yenice-i Vardar’daki evkafının Narda’daki imarete bağlandığı açıklanmıştır (VGMA, , nr. 623). Bu vakfiyede adı “Emîrü’l-ümerâ fi’l-âlem el-meşhûr bi’l-Fâik min benî âdem” olarak geçer. Fâik Paşa’nın Kefalonya Kalesi’nde bir cami ile bir muallimhâneden başka Narda’da cami, medrese, dârütta‘lîm vb. vakıfları olduğu bildirilir. Yunanistan’ın batı kıyısında olan Kefalonya adası 1479-1500 yılları arasında çok kısa bir süre Türk idaresinde kalmış ve arkasından Venedikliler’in eline geçmişti. Fâik Paşa’nın Narda ve çevresinde hayır eserleri bıraktığına göre aslen oralı olduğu da tahmin edilebilir. Nitekim türbesi de bu caminin yanındadır.

Evliya Çelebi XVII. yüzyılda Narda’yı ziyaret etmiş, şehirdeki kale ile bunun içinde altı cami, mescidler, medreseler ve sıbyan mekteplerinin varlığından bahsetmiştir. Buradaki Fâik Paşa Camii’nin şehrin dışında, Karye-i İmâret denilen kırk evlik bir müslüman köyünde olduğunu bildirir. Bağlık ve bahçelik bir mesire yerinin ortasında yer alan caminin yanında imaret, han ve medrese gibi ek binalar da bulunmaktadır. Ayrıca Balkan folklorunda önemli yeri olan burada mevcut 142 m. uzunluğundaki muhteşem köprü de Fâik Paşa tarafından yeniden yaptırılmıştı.

Arta, Türk-Rus savaşının arkasından 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’nın 24. maddesiyle Yunanistan’a bırakılan topraklar içinde kalmıştır. Tesalya’nın iki önemli şehri Volos ve Larissa ile birlikte Narda uzun tartışma ve pazarlıklardan sonra, buralardaki müslüman halkın ibadet hürriyeti ve mal güvenliğinin teminata bağlandığı ileri sürülerek Yunanlılar’a bağışlanmış, 6 Temmuz 1881’de resmen boşaltılarak Yunan hükümetine teslim edilmiştir. Ancak çok defa olduğu gibi şehrin tesliminden sonra hızlı bir tahrip başlayarak buradaki Türk eserlerinin imhasına girişilmiştir. 1953’te çok harap durumda olmakla beraber imaretten bozma Merati adını taşıyan köyün sağ tarafındaki ağaçlar arasında duran Fâik Paşa Camii’nin fotoğrafları bu maddenin yazarı tarafından elde edilmişti. Son cemaat yerinin tamamen yıkılmış olduğu bilinen caminin ve diğer yapıların bugünkü durumu ise öğrenilememiştir. Ayrıca sadece caminin restore edilmiş olduğuna dair bazı sözlü rivayetler varsa da doğruluk derecesi bilinmemektedir.

Fâik Paşa Camii kare planlı tek kubbeli bir yapıdır. Dışarıdan her bir kenarı 11,70 m. ölçüsündedir. Erken dönem Osmanlı yapılarında sık rastlanan muntazam kesme taş ve tuğla karma tekniğinde itinalı bir işçilikle inşa edilmiştir. XIV-XV. yüzyıl yapılarında görüldüğü gibi taşların arasına dikine konulmuş tuğla tekniğiyle de dikkati çeker. Giriş cephesinde kemerleri dört sütuna dayanan üstü kubbelerle örtülü üç bölümlü bir son cemaat yeri vardı. Geç bir dönemde (muhtemelen XIX. yüzyıl) bu son cemaat yerinin üzeri, saçakları ince ahşap direklere dayanan geniş ve kiremit örtülü bir sakıfla kapatılmıştı. Mermer söveli kapının üstünde beyaz bir levha varsa da bunun üstüne bir kitâbe işlenmemiştir. Kubbe de Rumeli camilerinde görüldüğü gibi poligon biçimli çifte kasnaklıdır. Her cephede altlı üstlü ikişer pencere açılmış, ayrıca sekizgen biçimli alt kasnağın dört cephesinde de birer pencerenin içeriyi aydınlatması sağlanmıştır. Sağ köşesinde yükselen minare ise tamamen tuğladan yapılmıştı.

Elde edilen son fotoğraflarından anlaşıldığına göre en dışarıdaki saçak ortadan kaybolduğu gibi caminin son cemaat yeri sütunları, kemerleri ve kubbeleriyle hiçbir iz kalmayacak şekilde yok olmuştur. Caminin çevresinde olması gereken han, medrese gibi binalara dair bir bilgi elde edilememiştir. Caminin yakınında olan türbenin Fâik Paşa’ya ait olduğu bilinmektedir. Orlandos buradaki mezar taşında 905 (1499-1500) yılının okunduğunu haber verir.

Fâik Paşa Camii, XV. yüzyıl Osmanlı dönemi Türk mimarisinin klasik üslûbunun temsilcisi olan güzel bir eserdir. Âşıkpaşazâde’deki kayıt ve arşivdeki vakfiye sûreti bunun XV. yüzyıl sonlarında bir külliyenin merkezi olarak yapıldığını açıkça göstermektedir. Bu unutulmuş ve harabiyete terkedilmiş Türk eseri bir tarih yâdigârı olarak ilgi beklemektedir.


BİBLİYOGRAFYA

VGMA, TD, nr. 623.

, s. 191; a.e. (Atsız), s. 243.

, VIII, 642 vd.

, s. 44, 284, 285 (vakfiye, 413), tür.yer.

A. Orlandos, Archeion tōn Byzantinōn mnēmeiōn tēs Hellados, II/2 (1936), s. 200-202.

H. Holdt – H. von Hofmannsthal, Griechenland: Baukunst, Landschaft, Volksleben, Berlin 1923, rs. 138.

, s. 298.

Semavi Eyice, “Yunanistan’da Türk Mimarî Eserleri”, , XII (1955), s. 212-214.

a.mlf., “Yunanistan’da Unutulmuş Eski Bir Türk Eseri”, , I/5 (1968), s. 67-73.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 12. cildinde, 102-103 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER