https://islamansiklopedisi.org.tr/el-cemahir
Bîrûnî’nin 435’te (1043) Gazneli Hükümdarı Sultan Mevdûd’a ithaf ettiği kitabın başlığı, müellifin Fihrist adlı bibliyografik eserinde el-Cemâhir fi’l-cevâhir şeklinde geçerken bugüne ulaşan yazma nüshalar Kitâbü’l-Cemâhir fî maʿrifeti’l-cevâhir adını taşımaktadır.
Eser iki bölümdür. Bir fasıl ve on beş “tervîha”dan (dinlendirme) oluşan birinci bölüm, Bîrûnî’nin öteki eserlerinde de takip ettiği yola uygun olarak çeşitli genel kültür konularına ayrılmıştır. Bu bölümde müellif, okuyucusunu asıl konuya hazırlayacak ve o hususta aydınlatacak çok genel bir çerçeve sunmaktadır. Söz konusu çerçeve içinde temas edilen hususlar başta ahlâk, siyaset ve ekonomi olmak üzere psikoloji, fizyoloji, sosyoloji, tıp, tarih, eğitim ve etnoloji alanlarını ilgilendirmektedir. Öncelikle varlığını sürdürme imkânları bakımından insana diğer canlılar arasında özel bir yer veren Bîrûnî, duyuları ve bilhassa aklı sayesinde onun dış dünya ile nasıl temas kurduğunu, öteki canlılar arasında nasıl üstün bir konuma sahip olduğunu açıklar; insanlar arasındaki ülfet (istînâs) ve hemcins olma (tecânüs) duygusunun, ihtiyaçların tek başına sağlanamaması gerçeğiyle birleşerek onları toplum halinde yaşamaya sevkettiğini, medeniyetlerin de bu şekilde doğduğunu anlatır. Ruhun insan varlığındaki dengeleri sağlaması gibi toplumdaki hak ve adalet duygusunun da peygamberler ve hükümdarlarca sağlandığını savunan müellif, buradan hareketle bir mübadele aracı olan altın ve gümüş sikkelere geçmekte ve önemleri üzerinde durmaktadır. Bîrûnî’ye göre dengeli bir siyasî ve ekonomik hayat için sağlıklı bir mübadele sistemi şarttır. Böyle bir sistemin işleyişini engelleyecek iki önemli husustan birincisi kalpazanlık, ikincisi biriktirme hırsıdır. Kalpazanlığın önlenmesi siyasî otoritenin varlığını daha da önemli kılmaktadır. Bîrûnî, hırsla biriktirilmek istenen altın ve gümüş gibi madenlerin aslî ve tabii bir değere sahip olmadığını, değerlerinin itibarî olduğunu hatırlatarak servet hırsıyla bunları biriktirmenin, toprak altına gömme veya kapkacak yapımında kullanmanın akıl ve ahlâk açısından savunulacak bir yanının olmadığını ve bu anlayışın sağlıklı mübadele imkânını ortadan kaldıracağını savunur. Böylece para akışının önemini ve servetin belirli ellerde verimsiz şekilde birikmesinin meydana getireceği ekonomik ve ahlâkî bunalımları vurgular. Mürüvvet ve fütüvvet gibi erdemlerin ön plana çıktığı, daha çok kalıcı ve mânevî değerlere önem verildiği, dış güzellik ve süslerden ziyade iç güzellik ve temizliğin kıymet ifade ettiği toplumlarda bu bunalımların olmayacağını ima eder. Hükümdarların, saltanatlarını sürdürebilmek için mal ve servet toplamak zorunda olduklarını kabul etmekle birlikte bu servetten toplumun faydalanmasını önleyecek savurganlıktan kaçınılmasını öğütler. Sık sık Kur’an âyetleriyle de desteklenen bu düşünceler, bir bakıma Bîrûnî’nin sultana servetin tasarrufuyla ilgili bir nasihatnâmesi görünümündedir.
Kitabın asıl konusu, bir fasıl ve iki makaleden oluşan ikinci bölümde ele alınmıştır. Bu bölümde kaynaklarını da veren Bîrûnî, en başta Ebû Yûsuf Ya‘kūb b. İshak el-Kindî’nin günümüze ulaşmayan Risâle fî envâʿi’l-cevâhir ve’l-eşbâh adlı eserinden faydalandığını açıklamaktadır. Zikrettiği bir başka kaynak ise Nasr b. Ya‘kūb ed-Dîneverî’nin konuyla ilgili olan ve genellikle Kindî’nin bilgilerini tekrarlayan Farsça eseridir. Ayrıca yanlış olarak Aristo’ya nisbet edilen Kitâbü’l-Aḥcâr adlı bir eserden de (Das Steinbuch des Aristoteles adıyla Julius Ruska tarafından neşredilmiştir, Heidelberg 1912) faydalanan Bîrûnî, bu çalışmanın filozofa ait olamayacağını isabetle kaydetmiştir.
İkinci bölümün İslâm fizik tarihini ilgilendiren en önemli yönü, Bîrûnî’nin bazı değerli taş ve minerallerle madenlerin özgül ağırlıklarını modern ölçümlere çok yakın değerleriyle vermesidir. Günümüzde piknometre adıyla anılan cihazın en eski örneği sayılabilecek bir aletle yaptığı ölçümler, bilim tarihi bakımından hayranlık uyandırıcıdır (bk. Sayılı, s. 2427). Eserin bu bölümünde en fazla üzerinde durulan değerli taş yakuttur. Ünlü yakutlardan, hatta yakut hakkında efsaneye varan ilginç rivayetlerden bahseden Bîrûnî’nin daha sonra safir, elmas, korindon, zümrüt, akik, oniks, kaya kristali (billûr), yeşim (jad, yağmur taşı), magnetit (mıknatıs taşı), serpantin (yılan taşı) ve fîrûze (turkuaz) gibi değerli taşlar hakkında verdiği bilgiler, diğer kıymetli malzemelerden mercan, inci ve cama kadar uzanmaktadır. Özellikle bir kuars çeşidi olan oniksin nitelikleri hakkındaki bilgiler, Johannes Kepler ve Nicolaus Steno’dan altı yüzyıl önce yapılmış önemli tesbitlerdir ve bu çalışma günümüz kristalografisinde büyük bir başarı olarak kabul edilmektedir. Bîrûnî’nin ikinci bölümde yer alan zümrüt ve yeşimle ilgili gözlem ve deneyleri ise onun müsbet ilim anlayışını ortaya koyması bakımından değer taşır. Zümrüdün yılanın gözünü kör ettiğine dair edebiyata da girmiş olan yaygın inancı dokuz ay boyunca sürdürdüğü çeşitli deneylerle yıkmış, bundan başka yeşimin yağmur yağdırdığı şeklindeki şamanist inanışını da bunun doğruluğunu iddia eden bir Türk’ün önünde yine deney yaparak çürütmüştür. Ayrıca Bîrûnî’nin, su birikintisine cünüp veya hayız halindeki birinin elinin değmesiyle yağmur yağacağı gibi hurafelere karşı da yağmurun oluşmasındaki tabii sebepleri ortaya koyarak mücadele ettiği anlaşılmaktadır.
İkinci bölümün ikinci makalesini madenler ve metalürji konuları teşkil etmektedir. Altın, gümüş, bakır, demir çelik, kurşun, çinko gibi madenlerin yanı sıra sülfür ve cıvayı, giderek balçık, tebeşir ve pudrayı tek tek ele alan Bîrûnî, bunların fizikî ve kimyevî özellikleri, karışımları, benzerleri, kullanım alanları ve özgül ağırlıkları hakkında bilgi vermektedir.
el-Cemâhir’in bilinen dört yazma nüshası Topkapı Sarayı Müzesi (III. Ahmed, nr. 2047), Kayseri Râşid Efendi (nr. 3) ve İspanya Escurial (nr. 2, 905) kütüphaneleriyle Kahire’deki el-Hizânetü’t-Teymûriyye’de (nr. 153, sadece bir bölümü) kayıtlıdır. Bu nüshaların en iyisi, sonundaki küçük bir eksikliğe rağmen Topkapı nüshasıdır. Eserin ilk neşri, Alman şarkiyatçısı Fritz Krenkow tarafından Teymûriyye nüshası dışındaki yazmalara dayanılarak yapılmıştır (Haydarâbâd-Dekken 1936). Bu neşrin sonraki baskılarında ilk baskıda yer alan takdim ve indeks bulunmamakta, 1984’te Beyrut’ta yapılan üçüncü baskının da yanlış ve eksiklikler ihtiva ettiği görülmektedir. Krenkow’un eseri İngilizce’ye çevirdiği bilinmekteyse de bu tercümenin yalnız incilerle ilgili olan bölümü “The Chapter on Pearls in the Book on Precious Stones by el-Beruni” başlığıyla yayımlanmıştır (Islamic Culture, XV [1941], s. 399-421; XVI [1942], s. 11-36). Eser A. M. Belenitzki ve G. G. Lammlein tarafından Rusça’ya da tercüme edilmiş olup açıklamalı 518 sayfa halinde Sobranie Svedenii dlya Poznamia drago dragotsennostei (Mineralogia) adıyla basılmıştır (Moscow 1963).
BİBLİYOGRAFYA
Bîrûnî, el-Cemâhir fî maʿrifeti’l-cevâhir (nşr. F. S. Krenkow), Beyrut 1984.
Brockelmann, GAL, I, 476; Suppl., I, 874.
Seyyed Hossein Nasr, al-Bīrūnī: An Annotated Bibliography, Tahran 1947, s. 87-94.
Aydın Sayılı, “Doğumunun 1000’inci Yılında Beyrunî”, Beyrunî’ye Armağan, Ankara 1974, s. 22-28.
Günay Tümer, Bîrûnî’ye Göre Dinler ve İslâm Dîni, Ankara 1975, s. 37.
G. C. Anawati, “The Kitāb al-Jamāhir fī ma‘rifah al-cawāhir of al-Bīrūnī”, Al-Bīrūnī: Commemorative Volume - Proceedings of the International Congress Held in Pakistan (ed. Hakim M. Said), Karachi 1979, s. 437-453.
M. Şerefeddin Yaltkaya, “Ebü’r-Reyhan’ın Bir Kitabı”, TM, V (1930), s. 1-26.
D. J. Boilot, “L’oeuvres d’al-Beruni: essai bibliographique”, MIDEO, sy. 2 (1955), s. 230-231.
Ahmed Saeed Khan, “Notes et documents: A Bibliography of Soviet Publications on al-Bīrūnī”, Arabica, XXIII/1, Leiden 1976, s. 77-83.
Sami K. Hamarneh, “Muḳaddimetü Kitâbi’l-Cemâhir fî maʿrifeti’l-cevâhir li’l-Bîrûnî”, MTUA, VII/1-2 (1983), s. 3-38.
a.mlf., “Evaluation of Al-Bīrūnī’s Book on Precious Stones and Minerals (al-Jamāhir fī Ma’rifat al-Jawāhir)”, Hamdard Medicus, XXXI/2, Nâzımâbâd 1988, s. 3-34.