CENNETÜ’l-BAKĪ‘ - TDV İslâm Ansiklopedisi

CENNETÜ’l-BAKĪ‘

جنّة البقيع
Müellif: MUSTAFA FAYDA
CENNETÜ’l-BAKĪ‘
Müellif: MUSTAFA FAYDA
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1993
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/cennetul-baki
MUSTAFA FAYDA, "CENNETÜ’l-BAKĪ‘", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cennetul-baki (28.11.2024).
Kopyalama metni

Medine’nin Bakī‘ veya Bakīu’l-garkad adı verilen bu mezarlığı, şehrin güneydoğusunda Mescid-i Nebevî’nin yakınında, Kanûnî Sultan Süleyman devrinde yapılmış ve günümüzde yıkılmış olan kale duvarlarının dışında bulunmaktadır. Eskiden buraya Bakī‘ kapısından geçilirken bugün Mescid-i Nebevî ile arasında bina kalmamıştır.

Hz. Peygamber tarafından mezarlık olarak kullanılmasına karar verilmeden önce Bakī‘ “garkad” adı verilen bir tür çalılıkla kaplı bir yerdi. Resûl-i Ekrem ashabından vefat edenlerin defnedilmesi için bir yer arayarak Bakī‘ mevkiini mezarlık olarak kararlaştırdı. Türkler arasında daha çok Cennetü’l-bakī‘ adıyla meşhur olan bu mezarlığa muhacirlerden ilk defnedilen Osman b. Maz‘ûn’dur. Hz. Peygamber onun baş ve ayak uçlarına kendi getirdiği iki taşı koydu; sonra da, “Bu âhirete ilk gidenimizdir” diyerek buraya Revhâ adını verdi. Daha sonra vefat eden bir kimsenin nereye defnedileceği sorulduğu zaman Hz. Peygamber, “Âhirete ilk gidenimiz olan Osman b. Maz‘ûn’un yanına” buyururdu. Ensardan Bakī‘a ilk defnedilen ise Es‘ad b. Zürâre’dir.

Hz. Peygamber, oğlu İbrâhim vefat edince aynı yere defnedilmesini emretti; kabrinin üstüne su döktü ve buraya Zevrâ adını verdi. Bunun üzerine Medine’deki her kabile Cennetü’l-bakī‘da kendileri için bir yer ayırdılar. Hz. Peygamber’in kızlarından Rukıyye ve Zeyneb de buraya defnedildiler; sonradan Hz. Fâtıma ile oğlu Hz. Hasan da Bakī‘a gömüldüler. Kerbelâ’da şehid edildikten sonra Dımaşk’a götürülen Hz. Hüseyin’in başı Yezîd tarafından Medine’ye gönderilince annesinin yanına defnedildi (İbn Sa‘d, V, 238). Hz. Peygamber’in amcası Abbas ile halası Safiyye bint Abdülmuttalib ve bazı torunları da burada yatmaktadır. Bakī‘a defnedilenler arasında, Hz. Peygamber’in “benim ikinci annem” dediği Hz. Ali’nin annesi Fâtıma bint Esed ile süt annesi Halîme, Resûl-i Ekrem’in zevcelerinden başta Hz. Âişe olmak üzere Hafsa, Ümmü Seleme, Zeyneb bint Huzeyme, Zeyneb bint Cahş, Safiyye, Reyhâne ve Mâriye bulunmaktadır. Cennetü’l-bakī‘a birçok sahâbî yanında Ehl-i beyt’in ileri gelenleri, tâbiîn neslinden birçok kimse defnedilmiştir. Sahâbîlerden ise Halife Hz. Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa‘d b. Ebû Vakkās, Abdullah b. Mes‘ûd, Suheyb b. Sinân ve Ebû Hüreyre zikredilebilir.

Hz. Âişe’nin rivayetine göre Resûlullah zaman zaman Cennetü’l-bakī‘a gider ve orada medfun bulunanlara dua ederdi. Bazı cenaze namazlarını burada kıldırırdı. Habeşistan hükümdarı Ashame’nin gıyabî cenaze namazını da Bakī‘da kıldırmıştı. Bazan ordularını buradan sefere uğurlardı.

Hz. Hasan ile Hz. Abbas’ın kabirlerinin üzerine 529’da (1135) Müsterşid-Billâh’ın emriyle, bir kapısı ziyaret için her gün açılan iki kapılı yüksek bir kubbe ve türbe yapılmıştır. Eyüp Sabri Paşa, Kubbe-i Ehl-i beyt adı verilen bu türbenin türbedarlık ve bevvâblık vazifesinin padişah beratı ile Şâfiî müftüsü Seyyid Ca‘fer b. Süleyman el-Berzencî nesline verilmiş olduğunu zikreder (, II, 982). Hz. Osman’ın kabri üzerine de 601’de (1205) Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin emriyle bir kubbeli türbe yapılmıştır. Evliya Çelebi Bakī‘da türbesi bulunanların adlarını zikrettikten sonra sandukalarının altın işlemeli yeşil atlasla örtülü olduğunu, türbedarların “öd-i mâverdî” yakarak ziyaretçilere güzel koku sunduklarını, Hz. Âişe’nin türbesinin Kanûnî Sultan Süleyman tarafından 1543’te yenilendiğini, ayrıca Hz. Peygamber’in, annesi Âmine’yi Ebvâ’dan buraya süt annesi Halîme’nin yanına hicretin 6. yılında nakletmiş olduğunu haber vermektedir.

1806 yılında Suûd b. Abdülazîz Medîne-i Münevvere’yi istilâ edince Cennetü’l-bakī‘daki mezar taşlarını ve türbeleri yıktırdı; II. Abdülhamid bunları yeniden yaptırmışsa da 1926’da Suûdîler’den Abdülazîz b. Suûd türbe ve mezarları yeniden yıktırmıştır. Bugün hiçbir türbe ve mezar taşının bulunmadığı Bakī‘ yine mezarlık olarak kullanılmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 56, 642.

, I, 141; II, 19, 203-205; III, 13, 160, 163, 230, 340, 393, 397, 399-400, 612; IV, 31, 44, 340; V, 116, 238; VIII, 30, 77, 86, 96, 109, 113, 116, 129, 130, 216.

, I, 86-91, 94-96, 97 vd., 110-111, 113, 121, 123-133.

, I, 265-266.

İbn Cübeyr, er-Riḥle, Beyrut 1400/1980, s. 173-174.

, II, 78-80, 83, 86, 88-90, 93-96, 101-107.

, IX, 645-654.

, II, 963-1013.

, VIII, 123.

Sâlih Ahmed el-Ali, “Ḫıṭaṭü’l-Medîneti’l-münevvere”, el-ʿArab, I/12, Riyad 1378/1967, s. 1084-1091.

A. J. Wensinck, “Bakî’ülgarkad”, , II, 258.

a.mlf. – [A. S. Bazmee Ansari], “Baḳīʿ al-G̲h̲arḳad”, , I, 987.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 7. cildinde, 387 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER