ASÎR - TDV İslâm Ansiklopedisi

ASÎR

عسير
Müellif: YUSUF HALAÇOĞLU
ASÎR
Müellif: YUSUF HALAÇOĞLU
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1991
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/asir--suudi-arabistan
YUSUF HALAÇOĞLU, "ASÎR", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/asir--suudi-arabistan (28.11.2024).
Kopyalama metni

Yüzölçümü 400.000 km2 olup nüfusu 1984’te 1.100.000 civarında idi. Hicaz ile Yemen arasındaki Serât (Serevât) denilen dağlık kesimi içine alan Asîr, aslında coğrafî bir bölgenin adı değildir; XIX. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlayan bu ad bölgedeki kabilelerden alınmış olmalıdır. Necran ile Nimas arasındaki dağlık bölge Asîr adını alırken Yemen’den Kahme’ye kadar olan Kızıldeniz sahilindeki ovalık saha da Tihâme Asîri olarak adlandırılmıştır. Merkezi Ebhâ olan yüksek kesimde Benî Mugayd, Benî Mâlik, Alkam ve Rebîa ile Rufeyde kabileleri federasyonu bulunmaktadır. Tihâme Asîri kıyılarında da Kahme, Şükayk ve Cîzân limanları yer almaktadır.

İslâm’dan önce Cüreş diye bilinen bu bölgede Kahtânîler’den Ezd, Becîle ve Has‘am gibi birçok kabile yaşıyordu. Bunlar Mekke’nin fethinden sonra hicretin 10. yılında müslüman oldular ve Hz. Peygamber’e biat ettiler. Mürtedlere karşı yapılan savaşlarda mücadelelere başarıyla katılan bölge halkı, daha sonraları Sâsânîler’e karşı yapılan savaşlarda büyük yararlıklar gösterdiler; bir kısmı da Kûfe ve Basra’ya yerleşti. Emevîler zamanında Asîr bölgesi Mekke Emirliği’ne bağlandı, Abbâsîler’in zayıfladığı sıralarda ise Tolunoğulları’nın (868-906) idaresine girdi. 906-942 yılları arasında tekrar Abbâsî idaresine geçen bölge, İhşîdîler ve Fâtımîler zamanında Mısır’a bağlandı; Yemen’deki Benî Ziyâd, Benî Hemdân, Eyyûbîler ve Resulîler zamanlarında ise Yemen hâkimiyetinde idi. XVI. yüzyılda Osmanlı topraklarına dahil edilmesinden itibaren Yemen eyaleti içinde zikredilen Asîr, Vehhâbîler’in bu civardaki faaliyetlerine kadar pek dikkat çekmemiştir. Asîr’de Vehhâbîliğin yerleşmesinden sonra, isyanların bastırılması sırasında bölgenin itaat altına alınması için çalışmalar yapıldı. Ancak Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın gönderdiği askerî kuvvet sarp dağlarda yaşayan Asîrliler’e karşı başarılı olamadı (1824).

1840 Londra Mukavelesi hükmü gereğince Arabistan’dan çekilmek zorunda kalan Mısır askerinin yerine dört yıl sonra İstanbul’dan küçük bir askerî kuvvet gönderildi. Mısır ordusunun çekilmesi ile Asîr dağlarında hâkimiyet kuran Âiz b. Mûsâ Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandı. Bazı mevkileri ele geçiren Âiz garnizonun bulunduğu Hudeyde’yi de kuşattı. Ancak onun ölümü kuşatmanın sonuçsuz kalmasına yol açtı. Yerine geçen oğlu Muhammed de babası gibi Osmanlılar’dan ayrılma taraftarı idi; nitekim 1863’te Yemen’e saldırmış ve hatta bazı kaleleri ele geçirmişti. Bunun üzerine Osmanlı Devleti yeni bir birlik gönderme kararı aldı; diğer taraftan da isyanı önlemek için 1866’da kendisine “emîrü’l-ümerâ” pâyesiyle Asîr kaymakamlığını verdi (, İrade-Dahiliye, nr. 38253). Buna rağmen Muhammed b. Âiz 1869’da yeniden harekete geçerek Türk kuvvetlerini Asîr’in sahil şehirlerinden çekilmeye mecbur bıraktı. Bunun üzerine tekrar, 1871’de, Süveyş Kanalı’nın da açılmasından faydalanarak Redif Paşa kumandasında on altı tabur piyade ve iki tabur topçudan meydana gelen askerî bir birlik “fırka-i ihtiyâtiyye” adı altında Asîr’e gönderildi; fırkada Ahmed Muhtar Paşa, Miralay Osman Bey (Gazi Osman Paşa) ve Süleyman Bey de (Paşa) bulunuyordu. Kunfüze’ye çıkan birlik önce Asîr’de bir ıslah hareketine girişti ve bu sırada da Hudeyde’ye hücum eden isyancıları mağlûp ederek Âiz’in merkez üssü durumunda bulunan dağlık alanlar ile Rebeze Kalesi’ni ele geçirdi (, İrade-Dahiliye, nr. 43994). 1872’de yapılan bu harekât sırasında Muhammed b. Âiz’in de öldürülmesi üzerine Asîr, Yemen vilâyetine bağlı bir mutasarrıflık haline getirilerek (, İrade-Meclis-i Mahsûs, nr. 1705) Ebhâ, Benî Şehr, Gāmid, Kunfüze, Muhâil, Ricâl Elma‘ ve Sabyâ olmak üzere yedi kazaya ayrıldı ve mutasarrıflığına Ferik Mustafa Paşa, mutasarrıf muavinliğine de Ömer Efendi tayin edildi. Bununla beraber tam bir sükûnet sağlanamamış ve Osmanlı Devleti zaman zaman isyan hareketleri görülen Asîr’de devamlı bir askerî birlik bulundurmak, diğer taraftan da bölgedeki şeyhleri taltif etmek zorunda kalmıştır. Nitekim 1884’te Muhâil kazası kaymakamlığı, Istabl-ı Âmire müdürlüğü pâyesiyle Şeyh Saîd b. Âiz’e verilmiş (, İrade-Dahiliye, nr. 71706), Muhammed b. Âiz’in annesi ile kardeşinin kızına da maaş bağlanmıştır (, İrade-Şûrâ-yı Devlet, nr. 4423).

XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Asîr’de Ahmediyye (İdrîsiyye) tarikatının faaliyetleri görülmeye başladı. Fas’tan gelerek Sabyâ’ya yerleşen tarikatın kurucusu Ahmed b. İdrîs’in torunlarından olan Seyyid Muhammed b. Ali el-İdrîsî, Türk kuvvetlerinin Yemen’de meşgul olmasından faydalanarak kendi bölgeleri olan Sabyâ ile Ebûarîş’te isyan bayrağını açtı ve Ebhâ’da da Türkler’i kuşattı. Ancak Mekke Emîri Şerîf Hüseyin b. Ali bir müfreze göndererek Ebhâ’yı muhasaradan kurtardı (1911). Diğer taraftan İdrîsî, Ahmed İzzet Paşa’nın Yemen’de İmam Yahyâ ile anlaşması üzerine zor durumda kalınca Kızıldeniz’in öteki kıyısında bulunan İtalyanlar’ın yardımını istedi. Fakat sağladığı yardımla ancak dağlık kesimde tutunabildi. İdrîsî 1915’te de Türkler’e karşı İngilizler’le iş birliği yaptı ve I. Dünya Savaşı sonunda Türkler’in mağlûbiyeti üzerine İngilizler Hudeyde Limanı’nı İdrîsîler’e verdiler. İdrîsî bundan sonra dağlık bölgeyi de hâkimiyeti altına almaya çalıştı, ancak Ebhâ Emîri Hasan b. Muhammed Âiz’in muhalefeti ile karşılaştı ve 1920’de Arabistan Emîri Abdülazîz b. Suûd’dan yardım istemek zorunda kaldı. Fakat Abdülazîz b. Suûd Ebhâ’yı kendi hesabına zaptetti ve daha sonra da bütün dağlık bölgeler Suûd topraklarına katıldı. 1922’de Muhammed el-İdrisî’nin ölümü Asîr’in tamamen Suûd idaresine girmesine yol açtı. Öte yandan Asîr üzerinde hak iddia eden Yemen ile Suudi Arabistan arasında İngiltere’nin aracılığı ile imzalanan Tâif Muahedesi (Mayıs 1934), diğer İdrîsî topraklarının da Suudi Arabistan’a dahil edilmesiyle kesin bir çözüme kavuştu.

Bugün Asîr’de şehir, kasaba ve köy olmak üzere 516 yerleşim merkezi vardır ve bölgenin en önemli şehirlerini Ebhâ ile Hamis Müşeyt teşkil etmektedir. Suudi Arabistan’ın nisbeten dağlık ve serin bir bölgesi olması dolayısıyla Ebû Hayâl, Sevde, Hadbe, Delegân, Hâble ve Kar‘â gibi birçok sayfiye yerinin toplandığı Asîr’de çeşitli dinlenme tesisleri de kurulmuş bulunmaktadır. Asîr’in merkezi olan Ebhâ’da bir havaalanı ile tıp, eğitim, Arap dili-sosyal bilgiler ve İslâm hukuku fakülteleri bulunmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 13649, 20429 (E), 20479 (A), 20517, 20554, 36070.

, İrade-Dahiliye, nr. 36233, 36674, 38253, 43994, 44056, 45972, 71706.

, İrade-Meclis-i Mahsûs, nr. 1213, 1222, 1705.

, İrade-Şûrâ-yı Devlet, nr. 4423.

C. Niebuhr, Reisebeschreibung nach Arabien und andern umliegenden Ländern, Kopenhagen 1778, III.

, III, 166-173.

Rüşdî, Yemen Hâtırası, İstanbul 1325.

Âtıf Paşa, Yemen Tarihi, İstanbul 1326, I-II, tür.yer.

Mustafa Fayda, İslâmiyetin Güney Arabistan’a Yayılışı, Ankara 1982, s. 51-65.

ʿAsîr: Arżü’l-ḫayr ve’l-cemâl, Riyad, ts. (Vizâretü’l-i‘lâm).

Arabian Boundaries: Primary Documents, 1853-1957 (ed. R. Schofield – G. H. Blake), Oxford 1988, s. 189, 603-607.

John Baldry, “The Powers and Mineral Concessions in the Idrīsī Imāmate of ‘Asīr, 1910-1929”, , II (1975), s. 76-107.

Abdülmün‘im Abdülazîz Reslân, “Baʿżu istiḥkâmâti mınṭıḳati ʿAsîri’l-ḥarbiyye fi’l-ʿahdi’l-ʿOs̱mânî”, Mecelletü’l-baḥs̱i’l-ʿilmî ve’t-türâs̱i’l-İslâmî, V, Mekke 1401/1981, s. 379-406.

, IV, 3154-3155.

Besim Darkot, “Asîr”, , I, 674-675.

R. Headley – W. Mulligan – G. Rentz, “ʿAsīr”, , I, 707-709.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 3. cildinde, 482-484 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER